Her insan kendini geliştirmek, yetiştirmek, nihayet terakkî etmek ister.
Bu meyanda can alıcı soru şudur:
Terakkî için, selâmetli olan bir yola, sıhhatli bir fikre, bâkî bir davaya mı bağlanmalı Yoksa, gayet zeki ve mükemmel görünen bir ferde, bir şahsa, bir fâniye mi bağlanmalı
Bu can alıcı suale cevap olarak Kastamonu Lâhikası isimli eserde yer alan cansuyu mesabesindeki şu nuranî düstur ile mukabele edelim: "Haddinden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ve müfritâne âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadâkat ve sebat ve müfritâne irtibat ve ihlâs lâzımdır. Onda terakkî etmeliyiz."
İşte manen terakkî etmenin yolu ve yöntemi, Bir şahs-ı vâhide âlî makam verip ona bağlanmak yerine, bir fikre, bir davaya, bir şahs-ı manevîye tam sadâkat, sebat, müfritâne irtibat ve ihlâsla bağlanmak lâzım.
«
Bir şahsa hak ettiği kadar değer vermek lâzım. Tâ ki, hakka-hakikate âyine olsun. Hakkından ve haddinden fazla bir fâniye değer verilmesi halinde ise, o şahsı ulvî-kudsî hakikatlerin önüne perde yapar. O perde yüzünden nurlu hakikatler görünmez hale gelir. Bu ise, şahsın kendisine de, ona bağlanan kimselere de büyük zararlar verir.
«
Hem küfür ve dalâlet canibinde, hem iman ve hidayet cephesinde manevî şahsiyetin hükmettiği bir zamanda yaşıyoruz. Birbirine zıt mahiyetteki bu iki manevî şahsiyet, bütün kuvvetiyle birbirine karşı vaziyet almış amansızca mücadele ediyor.
Dolayısıyla, küresel çaptaki küfür ve dalâlet cereyanına karşı esaslı ve uzun vadeli bir mücadelenin içinde yer almak isteyenler, imana hizmet nâmına yine bir şahs-ı manevî dairesi içinde bulunmaları lâzım geliyor. Aksi halde, karşı tarafa mağlup düşer. Dahası, bağlı bulundukları şahsın ölmesi, sönmesi, çürütülmesi halinde topyekûn birlikte mağlup düşerler. Bazen de toptan satışa gelirler. Ülkemizde ve dünyada bu acı gerçeğin örneklerini görüyoruz.
Demek ki, hem kendimizin, hem bağlı bulunduğumuz davanın sıhhati, selâmeti ve hayırlı-şerefli bir akıbet için bir şahs-ı manevî etrafında bulunmaklığımız icap ediyor. Bunun aksi durumunda nelerin olabileceğine dair görüş, tesbit ve gözlemlerimizi de kısa cümleler halinde sıralayarak konuyu toparlamaya çalışalım.
«
Şahsa bağlılık, kişinin kabiliyetini köreltiyor, âtıl hale getiriyor ve zamanla dumura uğratıyor.
Şahısperestliğin revaç bulduğu topluluklarda, figüran durumuna düşen şahıslar, başkasının menfaatine enayice çalışmış oluyor.