Şahs-ı mânevinin şifâ duâsı

Hastalıkların olağanüstü derecede çoğaldığı bir zamanda yaşıyoruz.

Bakıyorsunuz, bazı evlerin ecza deposu dolup taşıyor. Arta kalanlar, başka dolap ve çekmecelere taşınıyor. Kimileri adeta hastalık hastası olmuş; ilâç kullanmadan edemiyor, duramıyor.

Öte yandan, hastahaneler de tıklım tıklım. Bazı şehirlerde, muayene için randevu almak bile müşkil bir hale gelmiş görünüyor.

Maddî hastalıklar bir yana, ayrıca bir de aileleri ve cemiyeti saran türlü türlü manevî hastalıklar var ki, yakın temasta olanların bile hayatını azaba çeviriyor.

Beyin ve sinir hastalıkları için de bazı tedaviler yapılıyor, ant-i depresan türü yatıştırıcı ilâçlar kullanılıyor.

Yatıştırıcı, yahut sakinleştirici ilâçların uzun müddet kullanılması da beraberinde bazı riskler getiriyor. Zamanla bunları yan etkisi görülüyor.

Bir de tıbbın âciz kaldığı bazı hastalıklar var ki, kendini çaresiz gören insanları başka türlü arayışlara sevk ediyor.

Hangi türden hastalık olursa olsun, gerekli tıpbî ilâç ile beraber "şifa duâsı"nı da ihmâl etmemek lâzım geliyor. Zira, duânın tesiri azimdir.

Bilhassa ruhî ve mânevî hastalıklara karşı daha ziyade duâya ihtiyaç var. Nitekim, gittiğimiz hemen her yerde bu manadaki ihtiyacın şiddet ve zaruretine şahit oluyoruz.

Sair meselelerde olduğu gibi, maddi hastalık ve manevî sıhhat meselesinde de âcizane Risâle-i Nur'daki beyanlara, ölçü ve tavsiyelere dikkat kesilmeye çalışıyoruz. Genelde, bizim tavsiyelerimiz de bu noktada temerküz ediyor.

Kastamonu Lahikası'ndaki Mehmet Feyzi ve Emin Çayırlı'nın bir mektubunda aynen şu ifade yer alıyor:

"Risâle-i Nur'un şahs-ı manevisinden gelen şifâ duâsı, öyle yüz bin doktora mukabil gelir diye biz de tasdik ettik."

Bu ifade, günlerdir ateşler içinde hasta yatan Üstad Bediüzzaman'ın, kendisini muayene için gelen oruçsuz bir doktora kendini muayene ettirmeyerek, şifâyı "Şâfi-i Hakiki" olan Cenab-ı Hak'tan istemesi dolayısıyla yazılmış.

Neticede, Nur'un şahs-ı mânevîsinden elen şifâ duâsıyla o şiddetli hastalığın hafifleyerek geçtiği müşahade edilmiş.

Bu meseleye dair Hastalar Risâlesi "Sekizinci Devâ" kısmında geçen bazı ifadeler, düşünen hemen herkesi bir şekilde etkileyip düşünmeye sevk ettiğini gördüm. O ifadeler şöyledir:

"Ey âhiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü'z-zünub olduğu hadis-i sahihle sabittir. Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için mânevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekvâ etmezsen, şu muvakkat bir hastalıkla daimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun."