Şahıslar geçici, prensipler kalıcı
Muhtelif tabiattaki insanları birleştiren, bir arada tutan şey, ya uzun ömürlü düsturlar-prensipler manzumesidir, ya da kısa ömürlü başka unsurlardır.
O unsurların başında da şahsiyet, siyaset, ticaret gibi geçici, fani ve bazen ciddi aldanmalara sebebiyet maddeler geliyor.
Buna rağmen, dehşetli propagandalar sebebiyle, insanlar ekseriyet itibariyle şu muvakkat ve temelsiz unsurlara bağlanmaya yöneliyor. Bu tuhaflığın bir neticesi olarak, hemen her tarafta mutsuz, huzursuz, karamsar ve daha çok hayal kırıklığına uğramış kimselere rastlanılıyor. Bu kırıklar zamanla o kadar çoğalıyor ki, dokundun insanlarda neredeyse sağlam parça bulamıyorsunuz. Doğrusu, hayatlar hebâ olduğu için, nesillere çok yazık oluyor.
Fıtrata aykırı şu gidişatın mecrasını değiştirmek, insanların nazarını daimilik arz eden prensipler manzumesine çevirmek, pek büyük bir hizmet olsa gerektir.
Dönem dönem şahit olduğumuz acı bir hakikat da şudur ki: Mâlum, içinde bulunduğumuz devran, maalesef ki, türlü helâket ve felâketlerle devr-i daim ediyor. Böyle tehlikeli uçurumlarla dolu bir zamanda, yukarıda sözünü ettiğimiz unsurlara kitleler halinde perestiş ediliyor. Arzuya fikir rengi verilerek, onlar çok sağlam ve güvenilir zannediliyor.
Oysa ki, umumî teveccühe mazhar olup nazarların odak noktasına yerleştirilen, yahut herhangi bir ticarî-siyasî-sosyal yapılanma merkezine oturtulan şahısların, zaman içinde kimyaları değişebiliyor. Aslında yakînen bildiğinizi tanıdığınızı zannettiğiniz o şahıs gidiyor, yerine büyük ölçüde değişmiş, hatta başkalaşmış çok farklı bir karakter geliyor.
Bu değişkenlik sebebiyle, fertler ve kitleler, o şahsa bağlandıkları ölçüde ne yazık ki sarsılıyor ve bundan dolayı da katar katar dert-sıkıntı çekmeye başlıyor.
Evet, ne yazık ki, fani ve değişkenlik arz eden bilhassa şahsiyet ve siyasete olan aşarı itimat yüzünden büyük zarar görmüş, hatta ruhî bunalımlara girmiş pek çok insanımız var. Bunlar, nisbeten aklı başında iken yapılan uyarılara pek kulak asmıyorlar. Dara düştükten sonra da, maatteessüf yanıbaşlarında onlarla alâkadar kimseleri kalmamış oluyor. Ardından, yalnızlık travması ve sahipsizlik sendromu başlıyor.
İşte, şahsiyete-siyasete-ticarete bağlılığın ve daha çok şahıs hatırına yapılan zorlamalı yardımların, fedâkârlıkların elîm, vahim ve müflis bir neticesi.