Risaleler nasıl "yazdırıldı"

İnsan bilmediği ve aklının almadığı şeye çoğu kez karşı gelir, muhalefet eder. Hatta, bu hususta nihaî sınıra işaret eden şöyle bir darb-ı mesel var: İnsan cahili olduğu şeyin düşmanıdır.

Bu noktadan hareketle diyebiliriz ki: Bediüzzaman Said Nursî'ye ve onun telif etmiş olduğu Nur Risalelerine karşı gelen, muaraza eden, yahut düşmanlık besleyenlerin çoğu, o zâtı hakkıyla bilmiyor, tanımıyor. Eserlerini de dikkatlice ve anlayarak okumuyor, tahkikli bir sûrette mütalaa etmiyor.

Bu sebeple, kimisi sathî bir nazarla bakıp mahiyetini bilmeden ve anlamadan kısmen veya tamamen karşı geliyor; kimisi de, itikaden muhalif ve muarız olduğu için harbî düşmanlık besliyor.

Harbî düşmanlık yapanları anlamak kolay olduğu gibi, onlara susturucu cevap vermek de zor bir iş değildir. Zor olan, Hz. Üstad'a dost gibi görünüp yazdıklarına karşı gelenlerin ikna edilmesidir. Bir de, Üstad'ın sözlerini bilerek ve kasten çarpıtanlar var ki, onların çoğu ümitsiz vaka haline gelmişlerdir.

*

Üstad Bediüzzaman, birçok yerde Kurân'ın malı olan Risale-i Nur'daki bahislerin kendisine "yazdırıldığını" söylüyor. İşte birkaç örnek:

Kastamonu Lâhikası'ndan iki cümle: "...Daha var; fakat, şimdi bu kadar yazdırıldı." "...Bu meseleye dair yalnız iki-üç satır yazmak niyet edip başlarken, ihtiyarım haricinde olarak uzun yazdırıldı."

Barla Lâhikasında, Hulusî Bey'in mektubundaki bir ifade: "Eserlerin Nur ism-i azîminin tecellîsi olduğuna, ihtiyaca ve hâl-i âleme göre yazdırıldığına bence asla şüphe kalmamıştır."

Meyve Risalesindeki Onuncu Meselenin Haşiyesinde geçen bir ifade: "...Sebebiyle, bana gayet sıkı ve sıkıcı ve sıkıntılı bir hâlette bu Onuncu Mesele yazdırıldı tahmin ediyorum."

On Üçüncü Şuâ'daki bir ifade: "...Dehşetli ve gizli bir zındıka komitesi, şimdi doğrudan doğruya küfr-ü mutlak hesabına bize hücum etmek ihtimaline karşı, güneş gibi zâhir ve şüphe bırakmaz ve dağ gibi metin, sarsılmaz olan Meyve Risalesi onlara karşı en kuvvetli bir müdafaa olup onları susturacak diye bize yazdırıldı zannediyorum."

Yedinci Şua olan Ayetü'l-Kübra Risalesinin Mukaddimesine dair bir ifade: "Bu gelen mukaddime, bir derece uzun olması ihtiyarsız olmuştur. Demek, ihtiyaç var ki öyle yazdırıldı."

Yirmi Altıncı Lemâ olan İhtiyarlar Risalesindeki On Birinci Ricanın sonlarında geçen bir ifade: "Bu uzun macerayı, ihtiyarlığımın rica kapıları içinde derci, âdeta ihtiyarımla olmadı. İstemiyordum, belki usandıracak diye çekiniyordum. Fakat bana yazdırıldı diyebilirim."

Misaller daha da çoğaltılabilir.

*

İyi niyet sahipleri, söz konusu metinlerde geçen "yazdırıldı" ifadesinin hangi maksatla kullanıldığını tahkik ederek öğrenebiliyor. Art niyetli olanlar ise, o tabire peşinen farklı bir mana vererek saldırı vaziyetini takınıyor. Hatta yalan ve iftira ile zihinleri bulandırmaya çalışıyor. Meselâ diyorlar ki: "Said Nursî, bana vahiy geldi; kitaplar bana o şekilde yazdırıldı" diyor.