Önceki fiyaskodan ders çıkarmalı

Bundan on beş sene kadar evvel (2009-2015) yine "İmralı sakini" ile bağlantılı olarak başlatılan bir süreç (vetire) vardı.

Buna değişik isimler de takıldı: "Kürt Açılımı, Demokratik Açılım, Çözüm Süreci, Terörle Etkin Mücadele" vesâire...

Bu süreci başarıyla noktalamak için, 4 Nisan 2013'te içinde meşhûr kimselerin yer aldığı 63 kişilik bir "Âkil Adamlar Heyeti" kuruldu. En üst düzeydeki şahıslarla da muhatap kılındı. Başbakan Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda onlara uzun uzun hitabelerde bulundu.

Bu heyet, brifing aldıktan sonra ülkenin hemen her tarafına dağıldı. Her gittikleri yerde âlâ-yı vâlâ ile ağırlandı-uğurlandı. Onlar için ayrıca dünyanın masrafı yapıldı.

Bu zaman zarfında, bilhassa huzur ve barışa dair sözler havalarda uçuşmaya başladı. Öyle ki, teröristlere karşı bermutad yapılan operasyonlar da durduruldu, askıya alındı.

O dönemde, Âkil Adamlar Heyeti'ne dolaylı olarak şu söylendi: Siyasîler olarak terör meselesini biz çözemedik. Bir de siz deneyin. Biz sizin arkanızdayız. Hiçbir fedakârlıktan kaçınmayız. Netice olarak, bu meselenin halli için saha çalışması yaparak bize çare-çözüm teklifleri getirin.

Âkil Heyet'ten istenen çalışmalar hemen başlatıldı. Beklenen çabalar büyük ölçüde gösterildi. Nitekim, hacimli raporlar düzenlendi. Çözüm önerileri hazırlandı, sunumlar yapıldı, vesaire...

Peki sonuç Sonuç tam bir fiyasko oldu. Aylarca yapılan çalışmalar, verilen emekler tamamen berhava edildi. Haliyle, Âkil Adamlar Heyeti de dağıldı ve bu sürecin neticesi kocaman bir hiç yahut hiç hükmünde olan "Sıfıra sıfır, elde var sıfır" noktasına gelindi.

Şimdilerde tekrar denenmek istenen süreç, işte yukarıda bahsini ettiğimiz fiyaskolu tiyatro oyununu hatıra getiriyor. Onun için, aklı başındaki insanlar bu yeni süreci ihtiyatla karşılıyor. Haklı olarak tabiî...

Yeni sürecin bir başka özelliği, MHP lideri Devlet Bahçeli ile AKP lideri Tayyip Erdoğan'ın aktivitelerde yer değiştirmesi. Erdoğan, on beş sene önceki süreçte lokomotif gibi önde giderken, Bahçeli, kendini hem geride tutmuştu, hem de pek muhalif bir dil kullanmaktaydı. Şimdiki süreçte ise, tersine bir durum söz konusu: Bahçeli en önde giderken, Erdoğan kendini geride tutmaya devam ediyor.