Nur markasının özellikleri (4)
Risale-i Nur'dan ilhâmen isimlendirdiğimiz "Nur markası"nın takdire şâyân bir özelliği de, takip etmiş olduğu "ikna metodu"dur.
Evet, Risale-i Nur'a muhatap olan her kim olursa olsun, ya ikna, ya da ilzam olur. Üçüncü bir seçenek yoktur. Karşsında insî, yahut cinnî şeytan dahi olsa, netice değişmez. Çünkü, bu eserler Kur'ân'ın malı, hakikî bir tefsiri ve onun bir mu'cize-i maneviyesidir.
Şahsen kendim de her türlü suale karşı tam ikna olarak Risaleleri kabul ettim. Bu sayede, taklidî ve şüphelere maruz olan imanımı o eserlerdeki ikna edici izahlarla kurtarıp tahkikî hale geldiğine tam kanaat getirdiğim için, Risale-i Nur ve Hz. Bediüzzaman'a yönelik itiraz, sataşma ve karalama çabalarına zerrece değer vermem. Yapılan saldırıların arkasında ya zındıklar, ya münafıklar, ya da millet ve İslâmiyet düşmanlarının bulunduğunu düşünürüm.
Evet, hiç şüphe yok ki, Risale-i Nur, bütün beşeriyetin her türlü fikrî ve manevî ihtiyacını karşılayacak ve tam tatmin edecek bir mahiyettedir.
AĞIR İTHAMLARA MUKNÎ CEVAPLAR
Risale-i Nur'daki ikna metodu o derece sağlam ve kuvvetlidir ki, şimdiye kadar hiç kimse ve hiçbir cereyan ona galebe çalamamıştır. O derece nezih izahları var ki, elli sene müddetince hiçbir mahkeme onda bir suç unsuru bulamamıştır. İki binden fazla mahmemeden geçtiği halde, bunları tamamı beraetle neticelenmiştir.
Acaba, günümüz dünyasında bu özellikler başka hangi dâvada var
14. Şua'da yer aldığı üzere, 1948'de Başbakanlığa, Adliye Bakanlığına ve Dahiliye Bakanlığına gönderilen mektubun ortalarında, Üstad Bediüzzaman, o güne kadar yaptığızı hizmetleri ve buna mukabil gördüğü muameleleri hülâsa ettikten sonra, hiç aslı-astarı olmayan yeni bazı suçlama ve ithamlara maruz kaldığını şu sözlerle beyan ediyor:
"Bugüne kadar yüz otuzu bulan risaleler, tamamen ahiret ve iman bahislerine ait olup, siyasetten ve dünyadan kastî olarak bahsetmez. Buna rağmen, birtakım fırsat düşkünlerinin de iştigal mevzuu oldu. Üzerinde tetkikat yapılarak Eskişehir, Kastamonu, Denizli'de tevkif edildim; muhakemeler oldu. Neticede hakikat tecellî etti, adâlet yerini buldu. Fakat, bu düşkünler bir türlü usanmadılar. Bu defa da beni tevkif ederek Afyon'a getirmişlerdir. Mevkufum, isticvab sorgulama altındayım. Bana şunları isnad ediyorlar:
1. Sen siyasî bir cemiyet kurmuşsun.
2. Sen rejime aykırı fikirler neşrediyorsun.
3. Siyasî bir gaye peşindesin."
Üstad Bediüzzaman, kendisine isnad edilen bütün suçlamalara, yine ikna metoduyla cevaplar vererek "kaziye-i muhkeme" sûretinde beraat etmiştir. Nihayet sekiz sene süren ve 1956'da neticelenen "temyiz kararı"nı müteakiben Risale-i Nur Külliyatının matbaalarda basımına başlanmıştır.