Yapılacak her işin ilk safhasını niyet teşkil ediyor. İyi ve hayırlı neticeler için "iyi niyet"in varlığı esastır. Onun içindir ki "Niyet hayır, âkıbet hayır" denilmiş.
Şu var ki, "iyi niyet" tek başına "iyi netice" için kâfi gelmez. İyi neticeye varmak için, ayrıca bir usûle riayet etmek, bir metoda uymak icap ediyor. Aksi halde, iş harc-ı âlem bir vaziyete döner. Arzu edilen hayırlı neticelere varılmaz olur.
«
Meselâ, muhtelif ağızlardan çıkan ve fakat lâfızdan ibaret kalan şu meâldeki bazı iyi niyet mesajlarına bakıyorsunuz: Birlik-beraberlik içinde hareket etmek lâzım. İttifak ve ittihad içinde kalarak hizmetleri geliştirmek lâzım. Tesanüdü bozmadan, ihtilâf çıkarmadan, imtizaca halel getirmeden, el birliğiyle hizmetlere katkıda bulunmak icap ediyor. Vesaire...
Bu ve benzeri mesajlar iyi, güzel, hoş da, bütün bu iş ve hizmetler nasıl yapılacak Birlik ve beraberliği sağlamanın, tesanüd ve ittifakı temin ederek ilerlemenin yolu-yordamı nedir İttifak, imtizaç nerede ve nasıl olacak Hangi usûl ve yönteme riayet ederek ispat-ı vücut yapılacak
Münazarat isimli eserin başlarında bu tür suâllere tam cevap teşkil edecek pek güzel bir hatırlatma var.
1910 senesinde İstanbul'dan Şarkî Anadolu'ya giden Üstad Bediüzzaman'ın aşiretler arasındaki uzun seyr û seferinin en güzel bir meyvesi olan Münazarat eseri baştan sona suâl ve cevap tarzında gidiyor.
"Ceride-i Seyyâre" gibi seyahat eden Bediüzzaman Said Nursî, aşiret mensupları arasında âdeta "soru yağmuru"na tutuluyor. Tabiri câizse, her kafadan bir ses çıkıyor.
İşte, bu durum karşısında Hz. Bediüzzaman, muhataplarına çok yerinde şöyle bir hatırlatmada bulunuyor: Bana "Meşrutiyet kaidesi"ne göre suâl ediniz. Aranızda zeki bir-iki adamı temsilci olarak seçin. Sizin adınıza suâlleri onlar sorsun, ben de ona göre cevap vereyim.
Yani, burada kalabalığa öncelikle "usûl"ü hatırlatıyor. ünkü, bir usûle uyulmadan ortaya istifadeye medar bir netice çıkmaz.
Buna göre, bir usûle uyulmadığı takdirde, birlik-beraberlik mesajları da iyi netice vermez. Meselâ öyle ki, aralarında kıyasıya çekişme olan, hatta birbirinin kalbini kıracak derecede muhalefet edenleri dinlediğinizde, her iki taraf da birlik-beraberlikten, ittifak ve ittihattan dem vurduklarını görebiliyorsunuz.
"Peki, bu iş nasıl sağlanacak" diye sorduğunuzda ise, taraflardan farklı cevaplar alıyorsunuz. Bir taraf, size işin "usûl" yönünden söz ederken, diğer taraf bakıyorsunuz size "esas"a dair vaaz veriyor, yahut nutuklar irad etmeye yöneliyor.