Kralın giyotinle idamı

Büyük Fransız İhtilâli'ni (1789) gerçekleştirenler, kilisenin ve feodal yapıların baskısından halkı kurtarmakla övünüyorlardı.

İnsan temel hak ve hürriyetlerine imza attıklarını, cumhuriyet sistemine geçtiklerini, asırlardır esir-köle muamelesi gören halkı esaretten kurtardıklarını Avrupa ve dünya kamuoyuna iftiharla anlatıyorlardı.

Ne var ki, devlet imkânını tamamiyle ellerine geçirdiklerine kanaat getirdikleri andan itibaren, kendilerine muhalif olanlara dünyayı dar etmeye, hayatı azaba çevirmeye başladılar.

Nitekim, o Büyük İhtilâl'den 4 yıl sonra Kral 16. Lui giyotinle idam edildi: 21 Ocak 1793.

Evet, söz konusu Fransız İhtilâli, sözde herkese hayat hakkı, fikir ve ifade hürriyeti getirecekti. Lâkin, adı üstünde "ihtilâl"dir bu; fırsat bulduğunda, kendi çocuğunu bile öldürüp yemekten çekinmez.

Tam da öyle oldu. Daha önce ihtilâl yanlısı ve hürriyet sevdalısı olan Madam Roland ile "Kadın Bildirgesi"ni kaleme alan Olympe de Gouges de aynı âkıbete uğramaktan kurtulamadı. Kral'dan sonra, hürriyet bu iki kadını da giyotinden geçirilerek idam edildiler: Kasım 1793

Madam Roland, giyotine doğru giderken, son söz olarak şunu söylediği naklediliyor: "Ey hürriyet! Senin adına ne cinayetler işleniyor."

Gizli işler çevirmekle suçlanan ve "vatana ihanet" cezasıyla idama sevk edilen Kral Lui'nin son sözlerinin de, şu şekilde olduğu rivayet ediliyor: "Ben masum olarak gidiyorum. Dökülecek kanların Fransa'ya yeni musibetler getirmemesini dilerim."

Kral'ın idamından aylar sonra, yani aynı yılın 16 Ekim'inde aslında bir Avusturya prensesi olan karısı Kraliçe Marie Antoinette de, yine aynı yöntemle idam edildi.

Bu da, hâliyle iki ülke arasında ciddî bir rahatsızlığa sebebiyet verdi.

İdam edilen Kral Lui'nin yeni Fransa yönetimini rahatsız edecek ölçüde bazı hatalı davranışlarının olması ihtimal dahilindedir. Ancak, o yine de bir vatan haini değildi. Dolayısıyla, onu idama götüren sebepler birer bahaneden ibaret idi. Asıl sebep, yeni yönetim şeklinin ortak kabul etmemesi, bütün yetkinin kendisinde olmasını istemesiydi.

Bu realite, hemen bütün iktidarlarda vardır. Hiçbir iktidar şerik istemez; yani, elindeki yetkileri başkasıyla paylaşılmasına razı olmaz. Dahası, yeni rejimler, eskisini daima kendisi için tehlike, hatta tehdit gibi görür. Bu sebeple, eskiye karşı olmadık suçlamalar yöneltilir. Tâ ki, büsbütün tehlike olmaktan çıksın.