Kök tutan asil hizmetler

1960 yılının Mart ayı sonlarında Hakk'ın rahmetine kavuşan Said Nursî'nin düşmanları, hasımları, muarızları, onun vefatına sevinmişlerdi.

Onun vefatıyla birlikte, hizmetinin söneceğine, dâvâsının biteceğine inanıyorlardı. Ona göre hazırlanmış, kendilerini ona göre şartlandırmışlardı.

Ancak, aldandılar. Hem de çok fenâ şekilde aldandılar; ayrıca şaşırdılar. Zira, Bediüzzaman'ın vefatıyla birlikte, onun temelini atmış olduğu Nur hizmeti kesintiye uğramadı, bilâkis daha da inkişâf etti. Dalga dalga Türkiye'nin ve dünyanın her tarafına yayılmaya devam etti.

Esasında, durumun böyle olacağını, Said Nursî daha hayatta iken söylemiş ve şu müjdeyi vermişti: Benim vefatım, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek...

Aynen öyle oldu. Aradan 64 sene geçmiş olmasına rağmen, nurânî imân hizmeti, kesintisiz şekilde devam etti, ediyor.

Nur hizmetinin kesintisiz şekilde, üstelik gelişerek, yani inkişâf halinde devam etmesi, hiç şüphesiz, kenetlenmenin bir "şahsı mânevî" etrafında tahakkuk etmesiyle mümkün olmuştur. Zira "şahsı mânevî", kök tutan bir hizmetin adı ve adresidir.

Bunun alternatifi olarak ve tekellüflü, zorlamaları tevillerle idame ettirilmeye çalışılan "şahsı vahit" tarzındaki hizmetler ise, usûl ve yöntem olarakbilhassa bu zamandakök tutmayan hizmetlerin karakteristik bir özelliğidir.

Ehli dünya ve ehli siyaset, kök tutmayan hizmet yöntemini tercih eder. Kendi işine ve menfaatine öylesi olanlar geliyor. Menfaat uyuşması olunca, haliyle yardımlaşmalar da olur.

Dünyalılar ile "şahsı vahit" etrafında toplananların uyum ve menfaat ortaklığı içinde hareket etmesi, "şahsı mânevî"nin önündeki en büyük handikaptır.

Hakikati arayanların yolundaki en büyük engel, basireti zayıf olanların önündeki en büyük perdedir.

Evet, "şahsı mânevî"nin önündeki en büyük engel, aynı kaynaktan beslenen, ya da besleniyormuş gibi görünen "şahsı vahit" halkalarıdır.

Bu çetin engel ise, ancak mükemmel bir şuurla, iz'anla, ferasetle, ihlâs ve gayretle aşılabilir ve kaldırılabilir.

Bilhassa Anadolu ve Rumeli seyahatlerinde apaçık şekilde gördüğümüz ve hayranlıkla temâşa ettiğimiz şey, bir şahs-ı manevi etrafında yaşanan ve inkişâf eden hakikatler manzumesidir.