İspanya'dan Selanik'e büyük göç

"Evet, Ben Selanikliyim" isimli kitabın yazarı Ilgaz Zorlu, Yahudilerin, özellikle de Sabetaycıların gizli-saklı bütün sırlarını ifşa etmeye çalıştı.

Araştırdığı kaynaklara dayanarak ifade ettiğine göre, İzmir'in Agorası'nda doğan Sabetay Sevi'nin ailesi Selanik'ten, oraya İspanya'dan, İspanya'ya da Horasan'dan gelmişler.

Üstad Bediüzzaman da, Şualar isimli eserinde aynı tarihî realite ile örtüşen şu ifadeleri kullanır: "Yahudi milleti, hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için, her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstehak olmuşlar." (14. Şuâ)

Dünyada hiç devlet kuramayan (İsrail hariç) ve bulundukları hemen yerde devletler-hükûmetler eliyle sürgüne zorlanan Yahudiler, en büyük bir sürgün cezasını da 1490'larda İspanya hükümetinden gördüler.

O tarihlerde Yahudi toplumu ile ciddi anlaşmazlığa düşen İspanya hükümeti, çareyi baskı ve yıldırma politikasında buldu: Onlara, önce dinlerini değiştirip Hıristiyanlığı kabul etmeleri istendi. Direnme gösterenlere şiddetli baskı uygulanmaya başlandı. Papazlar da hükümetin bu yöndeki tasarrufuna destek verince, mesele daha da ciddileşti.

İspanya Kraliçesi İsabella, Mart 1492 tarihinde bütün Yahudilerinen geç Ağustos ayı başına kadarülkeden çıkarılmaları yönünde bir emirnâme yayınladı. Bu deklarasyon, nüfusları 300 bini bulan Yahudiler için tarihin dönüm noktası oldu. Onları çok zor günler bekliyordu. Zira, çeşitli ülkelere yaptıkları müracaatların hiçbiri kabul edilmiyor, kapılar bir bir yüzlerine kapatılıyordu.

Sonunda, onların imdadına Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezid'in merhameti yetişti. Padişahın fermânı ile gruplar halinde Selânik, İstanbul ve İzmir taraflarına gelip yerleşmeye başladılar.

Osmanlı topraklarına vaktiyle sığınmacı olarak gelip yerleşen Yahudi toplumu, 1665 senesinde pek mühim bir vukuata karıştılar. Sabetay Sevi (16261676) isimli ruhanî lider, o tarihte binlerce müridiyle ortaya çıktı ve kendinde bir "İlâhî güç" tevehhüm etti. Müritleri ona Mesih, yani kıyamete yakın ortaya çıkacak olan kurtarıcı nazarıyla baktılar.

Sevi ve adamları bununla da kalmadılar, İzmir'den hareketle İstanbul üzerine yürüyüşe geçtiler. Bunlar, hükümet merkezine gelecek ve güya devleti ele geçireceklerdi.

Derdest edilen Sabetay Sevi'nin cezası idam idi. Ancak, ona Müslümanlığı kabul etmesi halinde affedileceği söylendi. O da tamam dedi, İslâm dinini kabul ettiğini, ayrıca "Mehmet Aziz" ismini aldığını söyledi. Tabii, yalan yere ve tamamen kandırmaca bir şekilde...

Onun bu yaptığı bir takiyye idi. Kendisi ve binlerce müridi hakiki Müslüman değil, sadece "dönme" olmuştu. Müritlerinin bir kısmı ise, yalandan da olsa İslamiyeti kabul etmeyeceklerini ifade edip yollarını ayırdılar.