İspanya'dan Osmanlıya Yahudî transferi (1)

Günümüz dünyasında, savaş ve soykırım suçlusu İsrail'e kafa tutan ülkelerin başında İspanya geliyor.

İsrail'e ambargo uyguluyor, silâh ve mühimmat ticaretini durduruyor, ikili anlaşmaları iptal ediyor, Sumud filosuna ev sahipliği yapıyor, Gazze'ye-Filistin'e sahip çıkıyor, İsrail'in saldırgan politikalarına karşı halkını gösteri ve protesto yürüyüşlerine teşvik ediyor, vesaire...

Bu hâlin aktüel bazı sebeplerinin yanında, bu yaklaşımın şüphesiz ayrıca bir tarihî arka plânı var: Yahudî milleti ile doğrudan bağlantılı olan bu arka plân, tâ 500-600 sene önceki hadiselere kadar gidip dayanıyor.

İşte bu yazı serisinde, hem söz konusu tarihî arka plân üzerinde durmak, hem de o tarihteki hadiseler zincirinin zamanla Osmanlıyı ve Müslüman Anadolu'yu nasıl etkilediğini nazara vermek istiyoruz.

«

Yahudî asıllı yazar Ilgaz Zorlu, "Ben Selanikliyim" isimli kitabında, bizim burada anlatmak istediğimiz hususların bir kısmını gayet açık bir dille yazmış. Fakat, biz bir tek kitaba bağlı kalmayarak, daha başka kaynakları da araştırdık. Nisbeten güvenilir bulduğumuz o kaynakları da burada zikrederek konuyu işlemeye öyle devam edelim.

Bu mevzu ile ilgili ikinci kaynak, Ahmet Hikmet Eroğlu'nun "Osmanlı Devletinde Yahudîler" isimli kitabı.

Üçüncü kaynak, İletişim Yayınları arasında çevirisi yayınlanan Henri Nahum'un "İzmir Yahudîleri" isimli kitap.

Dördüncü kaynak, meşhur Osmanlı tarihçisi İsmail Hami Dânişmend'in "İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi" isimli 4 ciltlik kitabı.

«

Ilgaz Zorlu, kitabında meşhur ruhanî lider Sabetay Sevi (1626-1676) isimli şahıstan söz ederken, onun aile silsilesini de tarif ediyor.

Bu tarife göre, sonradan "Mehmet Aziz" ismini alan İzmir doğumlu Sabetay'ın ailesinin İzmir'e Selanik'ten, Selanik'e İspanya'dan, İspanya'ya da Horasan taraflarından göç edip geldiğini kitabında yazıyor. Bu göçün bir de kısa süreli Portekiz ayağı var.

Zorlu'nun bu anlatımı, bize Üstad Bediüzzaman'ın 14. Şuâ'daki şu tesbitini hatırlattı: "Yahudî milleti, hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için, her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstehak olmuşlar."

Bu söz, tarihî vukûâtın seyrine ne kadar da uygun düşüyor değil mi Bu uzun seyr-ü seferden de anlaşılıyor ki, o dünyaperest millet, ismi geçen bütün coğrafyalarda "zillet ve meskenet tokadı" yemeye müstehak olmuşlar. Bilâhare, Almanya'da, Rusya'da, 1912'de Yunanistan'ın eline geçen Selanik'te ve daha başka yerlerde yedikleri eziklik ve miskinlik tokatları da cabası...