İnönü, kurduğu partiyi terk etti

GÜNÜN TARİHİ 8 Mayıs 1972

Mayıs 1972'de Halk Partisi'nde olağanüstü gelişmeler yaşandı. Ânî bir atak yaparak 5 Mayıs'ta (iki gün sonrası için) V. Olağanüstü Kurultay'ı toplama kararı alan CHP'nin Genel Başkanı İsmet İnönü, 7-8 Mayıs'ta yapılan kongrede, rakibi Bülent Ecevit'e karşı kesin bir yenilgiye uğradı.

Ecevit, partinin genel sekreteri idi. Ne var ki, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı konusunda aralarında ihtilaf çıktı. Ecevit idamlara şiddetle karşı çıkarken, İnönü, zımnen idamlara taraf oldu. Üstelik, idamların infazı da aynı kurultay günü (7 Mayıs) gerçekleştirildi. Dolayısıyla, kurultayın yapılması, tansiyonun had safhada olduğu günlere denk gelmiş oldu.

Gerilimi alabildiğine tırmandırmaya ve hatta ipleri koparmaya kadar götüren sebeplerden biri de, İsmet Paşanın kongredeki "Bundan sonra ya ben, ya Ecevit" şeklindeki çok rijit görülen konuşmasıdır.

7 Mayıs günü yapılan "listeler savaşını" önemli bir farkla Ecevit'in listesi kazandı.

8 Mayıs (1972) günü kıran kırana yapılan genel başkanlık yarışı ise, aradaki fark daha da derinleşerek şu şekilde sonuçlandı: Ecevit, 913 delegeden 828'inin oyunu alarak CHP'nin 3. genel başkanı olmayı başardı.

İsmet Paşa, bu tabloyu kabullenemedi ve bu sonuca fazlasıyla içerlendi. Nitekim, daha sonraki günlerde atmış olduğu adımlar ve almış olduğu radikal kararlar, onun ne kadar içerlendiğini göstermiş oluyor.

Yarışta galip gelen Bülent Ecevit'in ilk açıklamalarından biri şu oldu: "Devrimci kadrolar, CHP'yi Atatürk ve İnönü'ye lâyık bir şekilde yaşatacak."

İnönü tarafını tutan Kemal Satır'ın karamsar açıklaması ise şöyle oldu: "İnönü hayatta iken, İnönü'süz bir CHP nasıl olur, nasıl olacak..."

Parti başkanlığı makamını kaybeden İsmet Paşa, o tarihte 49 yıllık Halk Partisinin kurucu üyesi ve 33 yıllık genel başkanıdır. Aynı zamanda, Mustafa Kemal'den sonra gelen "İkinci adam" konumunda olup, vaktiyle "Millî Şef" payesi verilmiş sembol bir siyasetçidir.

Bunca emek, ünvan ve rütbelere sahip olmasına mukabil, kurultayda sekreterine yenilmiş olmayı gururuna yediremedi. Bu sebeple, siyasetten, hatta kurucusu olduğu partisinden de adım adım uzaklaşmaya başladı. Şöyle ki: