İman dersine dost-düşman herkes muhtaçtır. Kezâ, siyaset âleminde de muvafık-muhalif herkesin aynı o iman hakikatlerine ihtiyacı var.
Misal: "İman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost-düşman, derste farketmez. Halbuki, siyaset tarafgirliği, bu manayı zedeler, ihlâs kırılır." 1
Hz. Bediüzzaman'ın Nur Risaleleri'nde açıkça serd etmiş olduğu çerçeveye dost-düşman "herkes" dahil olduğuna göre, ders yapanların, yahut iman dersini organize edenlerin bu noktaya ziyadesiyle dikkat etmesi gerekiyor. Buna dikkat edilmediği takdirde, ortaya sonradan telafisi çok zor görünen bazı sakıncalar çıkıyor.
Üstad Bediüzzaman'ın her üç Said döneminde de yazmış olduğu siyasete dair mevzular, ikinci, yahut üçüncü derste pekâla okunabilir. Zira, Hz. Üstad'ın yazdığı, yahut telif etmiş olduğu hemen bütün mektuplar, lâhikalar, müdafaalar, feyz-i Kur'ân'dan gelen ilhamât, sünuhât ve ihtarât-ı kalbiye ile yazılmıştır. Bu sebeple, onun ifade ve üslûbundan kimse rahatsız olmaz. Sadece insî ve cinnî şeytanlar rahatsız olur. Onlar da varsın olsunlar.
Demek ki, Risale-i Nur dersinde, başta tevhid ve iman hakikatleri olmak üzere, lâhikalar ve müdafaalar da okunur ve okunmalı. Maazallah, onların terki, beraberinde başka türlü sakıncaları getirir.
Yüz otur eserden müteşekkil Risale-i Nur Külliyatı bir bütündür. Her bir eserin kendi sahasında bir makamı, bir riyaseti vardır: "Aziz, sıddık ... kardeşlerim. ... kat'î kanaatim geldi ki: Risaletü'n-Nur'un kitapları birbirine tercih edilmez. Her birinin kendi makamında riyaseti var. Ve bu zamanı tenvir eden bir mu'cize-i maneviye-i Kur'âniyedir." 2
Biraz da muhtemel sakıncalara bakalım.
Bilhassa umuma açık iman dersinde "Ankara kulisi" tarzında günlük siyasete temas edildiği takdirde, kuvvetli ihtimalle şu tarz sıkıntılar zuhur ediyor:
Farklı siyasî görüş sahipleri, konuşulanlardan illâki rahatsız olur. Bu rahatsızlığı, kimi polemik yaparak, kimi münakaşa ederek, kimi de terk edip giderek dışa vurur.
Bazen de şöyle oluyor: Derse yeni gelenlerin bir kısmı, anlatılanlara karşı hiç ses çıkarmamak ile beraber, günlük siyasete girilmesinden hoşnut olmayarak, derse bir daha gelmek istemez. Hatta, bazıları "Yahu, ben nereye gelmişim İman dersinin yapıldığı yere mi, yoksa siyasî mevzuların konuşulduğu bir lokale mi" diye, kendi kendine söylenip durduklarına da şahit olmuşluğumuz var.