Günün Tarihi: 7 Ekim 1908
Osmanlı'daki ilk boykot, ilk kitle yürüyüşü ve protesto gösterileri 7 Ekim 1908 tarihinde vuku buldu. İstanbul'da ilk kez yaşanan bu kitle gösterisinin ana sebebi, Avusturya'nın, 5 Ekim'de Bosna–Hersek'i ilhak-işgal ettiğini duyurmasıydı.
Eşzamanlı olarak, Yunanistan ile Bulgaristan da peşpeşe açıklama yaparak Avusturya'nın bu işgalini desteklediklerini ilân ettiler.
Bu emrivâki (defacto) karşısında galeyana gelen halk, İstanbul, Trabzon ve İzmir'de adı geçen üç ülkenin aleyhinde protesto gösterilerinde bulundular.
«
İşgale karşı İstanbul'da geniş katılımlı yürüyüş, miting ve protesto gösterileri devam ederken, İzmir'de de Avusturya mallarına karşı "Harb-i İktisadî Heyeti" kuruldu.
Bu hadise, tarihe "Osmanlıda Fes Boykotu" başlığıyla geçti.
Sultan II. Mahmud zamanında ilân edilen "Fes İnkılâbı"ndan beri fes imalatında kullanılan kumaşlar Avusturya'dan ithal ediliyordu.
Fes ve kumaşlar, büyük balyalar halinde gemilerle geliyordu. Hükûmetin de el altından desteklemiş olduğu boykot kararından sonra, hamallar, başta İstanbul olmak üzere diğer limanlardaki gemilerden mal indirmeyi bıraktılar. O tarihte, sadece İstanbul'da yaklaşık kırk bin hamal vardı. Bütün yükleme-indirme ameliyesi onların sırtında yürüyordu.
(NOT: Günümüzde işgalci İsrail'in piyasadaki markalarına karşı uygulanan boykotun çok daha âlâsı, halkımız tarafından 117 sene evvelki işgalcilere karşı yapılmış.)
«
Şimdi hayalen o zamana giderek, dönemin askerî ve siyasî fotoğrafını biraz daha yakından çekmeye çalışalım.
II. Meşrutiyetin ilânı üzerinden henüz üç ay bile geçmemişti. Devletin başında hâlâ Sultan II. Abdülhamid bulunuyordu. Orduda ve hükûmet yönetiminde ise İttihatçılar hâkimdi. Aynı günlerde, ilk defa yapılacak olan seçim çalışmaları devam ediyordu.
Bir taraftan da ülkede iç karışıklıklar vardı. Ermeni Taşnak ve Hınçak örgütlerinin kışkırtmaları sebebiyle, yer yer çatışmalar yaşanıyordu. Adana'da Ermenilerle Müslüman ahali arasında vuku bulan kanlı olayların sıcaklığı devam ediyordu.
Bu şartlar altında, yönetimdeki İttihatçılar, Avusturya ile savaşmayı göze alamadı. Sadece nota vermekle yetinildi. Esasen, o dönemdeki Osmanlı ordusu savaş kabiliyetini büyük ölçüde kaybetmiş durumdaydı. Zira, siyaset orduyu zehirlemişti. Öyle ki, ordu, Balkanlardaki âsî çetelerin üstesinden bile gelemiyordu. Nitekim, kısa süre sonra yaşanan I. ve II. Balkan Harbinde bu zaafiyetin neticesi bâriz şekilde görüldü.