"Hasen, ahsenden ahsendir"
Önce, Risale-i Nur'da geçen başlıktaki tâbirlere bir açıklık getirmeye çalışalım.
Hasen, lûgât mânası itibariyle karşılığı iyi, güzel, doğru, makbul demektir.
Ahsen ise, daha iyi, daha güzel, en doğru, daha makbul, yani bir bakıma "mükemmel olan" demek oluyor.
Esasında, üzerinde istişare edilen bir şeyin "mükemmel" olması ihtimali zayıftır. Belki, emr-i İlâhiye uymak manasında istişare etmek ve istişare mekânizmasına uymak mükemmel olan bir haslettir.
Dolayısıyla, insanları kendi irade ve inisiyatifleri ile yapılan, veyahut yapılacak şeylerin birden mükemmel olması beklenilmemeli.
Esasen, mükemmel ve eksiksiz-kusursuz olan bir şey ya vahiy ile gelmiş bir hüküm, bir beyandır, ya da Kudret-i İlâhî ile yaratılmış bir eşya, bir varlık, bir mahluktur.
Vahiy ile gelen bir hüküm, ya da yaratılışla var edilen bir mahlukun üzerinde akıl-mantık yürüterek "Acaba, bu daha iyi, daha güzel, daha mükemmel olamaz mıydı" tarzında bir düşünce sistematiği olamaz. Böyle bir şey yapılırsa, bu Yaradan'a karşı bir sû-i edep olur.
Bir hatırlatmayı daha yaparak öyle devam edelim: Vatana-millete büyük zararlar veren darbe cuntaları bile, yaptıklarına gerekçe olarak "Demokrasiyi dahi iyi işler hale getirmek" kılıfını kullanılar.
Buradan da anlaşılıyor ki, o "daha iyi" dedikleri şey, aslında "iyi olan"ın düşmanı olduğu gibi, aynı zamanda tam bir aldatmacadır.
Üzerinde fikir yürütülecek, karşılıklı olarak müzakere edilecek şeyler, biz insanların iradesine bırakılmış olan iş ve organizasyonlardır. Bu tür hizmetler için istişare etmek, meşveret yapmak, etraflıca müzakerede bulunmak, âyetin fermânıyla bizlere emredilmiştir. Tâ ki, yapılacak hizmetler üzerinde bir müştereklik hasıl olsun. Kifayet-i müzakereden sonra da, oy birliği, yahut oy çokluğu ile gündem konusu olan mesele bir nihaî karara bağlanır. "Haklı şura"larda alınan karar yanlış olsa bile, ona uymakta yine bir sevap vardır.
Demek ki, iyi ve güzel, hatta mükemmel olan şey, meşveret etmektir. Alınan karar eksik ve hatalı olabilir; ama, meşveret etmenin kendisi vahye dayandığı için, o mekânizmanın işletilmesi ve devam ettirilmesi mükemmeldir.
Tabiî, istişare edilen mesele, istişarenin hem usûlüne, hem esasına uyması icap ediyor. Meselâ, "insan temel hak ve hürriyetleri" üzerinde istişare edilip de bağlayıcı karar alınamaz. İş başkasının ferdî olan temel hak ve hukununa taalluk ediyorsa, o noktada ancak tavsiye kararı alınabilir; bağlayıcı karar alınması cihetine gidilmez, gidilmemeli.