Kara parayla, yahut haram kazanç ile kurulan medyatik-mafyatik karışımı şirketlerde yaşanan krizleri, depremleri, tuhaf el değiştirmeleri ibretle takip ediyoruz.
Mümkün olduğunca içlerine girmiyoruz; pencereden seyretmekle iktifa ediyoruz.
Aynı şirketin bünyesinde daha evvel de birtakım sarsıntılar yaşandı. Ama, şu son deprem o kadar şiddetli oldu ki, günlerce gündemin ilk sıralarında yer aldı.
Öyle anlaşılıyor ki, bu şiddetli sarsıntının şok dalgaları devam edecek.
Zira, son on beş yıllık zaman dilimi içinde söz konusu şirketin bünyesinde neredeyse yaşanmayan, yahut şuyû bulmayan vukuât kalmadı. Adeta ne ararsan var içinde...
«
Medya sektörüne sonradan giren ardı karanlık, fikri bulanık bazı sermayedarlar, markalaşmış bazı isimleri paravan olarak kullandılar. Sektörde şöhret veya itibar kazanmış bazı isimleri de maske niyetine ekrân yüzü olarak kullanmayı tercih ettiler. Ta ki, o maske ve paravanların arkasına gizlenerek kirli hedeflerine doğru rahatça yürüyebilsinler diye...
Burada şunu hemen ifade edelim ki: O medyatik-mafyatik karışımı şirkete transfer edilen, ekran yüzü olarak kullanılan, sahasında şöhret veya itibar sahibi olduğu için sıklıkla programlara çıkartılan kimi hocaların, siyasilerin, sanatçıların, akademisyenlerin, gazetecilerin, tarihçilerin ve sair branşlardaki konu uzmanlarının şirketin "arka plân"ında yatan artniyetler hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları kuvvetle muhtemeldir. Şayet bilselerdi ki, onları ekranlara çıkaranların gayesi, hedefi, maksadı kirli ve karanlık işleri kotarmaktır, o itibarlı kimseler, büyük ihtimalle oraya gitmezler ve dâvetlerine icabet etmezlerdi.
Bilvesile şunu da ilâve edelim: Öyle şân-şöhret düşkünü sünepeler de var ki, çağrıldıkları ekranlara gözü kapalı şekilde gidip arz-ı endâm etmeye dünden razıdırlar. Keza, öyle menfaat düşkünü çamur adamlar var ki, reytingi yüksek bir medya sektöründe çalışmak için her türlü rezilliği yapmaya peşinen teşnedirler.
«
Basın-yayın sektöründe mazisi, tecrübesi, evveliyatı olmayan kimi sermaye sahipleri, bir bakıyorsunuz âniden büyük medya kuruluşlarının sahibi oluveriyorlar. Bundaki asıl hedefleri sektörel satıştan kâr sağlamak değil; daha çok, mevcut ve muhayyel ticarî kazançları için bu sektöre giriyorlar. Asıl niyet ve gayeleri, medya silâhını yerine göre paravan olarak kullanmak, yerine göre tehdit ve şantaj malzemesi olarak devreye sokmak, yerine göre kara paraların üstünü örtmek, yerine göre ballı ihaleleri avantajlı bir şekilde kapmaktan ibarettir.

19