Gazetelere Hilâfet cezası
Günün Tarihi: 9 ARALIK 1923
Konuya şöyle anonim bir söz ile başlayalım: "Geçmişini bilmeyen, geleceğini inşa edemez."
Ardından, Muhakemat'tan da veciz bir söz iktibas ederek, mevzuya öyle devam edelim: "Hakikî vukuatı kaydeden tarih, hakikate en doğru şahittir."
Âcizane bizim de yapmaya çalıştığımız şey, hakiki vukuattan söz eden doğru şahitleri konuşturmaktan ibaret.
Ne var ki, bazıları bu noktaya küçümser bir nazarla bakıyor. Hatta bazıları "Bırak şu tarihi de, gel günümüz olaylarından, siyasî gelişmelerden söz et" der gibi yaklaşıyor. Yani, kendi mesleğimizi bize öğretmeye, hatta yer yer ahkâm kesmeye çalışıyor.
Bu durumda, şimdi biz de tutup böyle kimselerin işi-mesleği hakkında ahkâm kesmeye çalışsak ne olur Elbette ki hoş bir durum olmaz.
Böyle bir bir yaklaşım tarzı, evvelâ usûlen doğru değil. Usûl yanlış oldu mu, gerisi fasarya... Sâniyen, nezâket kaidesine uygun düşmez. Sâlisen, herkes kendi işi-mesleği hakkında iddialı konuşabilir. Başkasının mesleği hakkında büyük lâf etmek, hem kolaycılıktır, hem de sahibini mahçup bir duruma düşürebilir.
Tarih ilmi, esasen cemiyet halinde yaşayan ve sosyal bir varlık olan insanların tamamını ilgilendiren bir ilim ve irfân hazinesidir.
Keza tarih, insanlığın hem vicdanı, hem hafızası, hem de kök bağlantısıdır. Köksüz bir ağaç düşünülemeyeceği gibi, mâzisiz-tarihsiz bir toplum da düşünülemez. Kök bağlantısı ne derece sağlamsa, o ağacın dalları, yaprakları, meyveleri de o nisbette sağlam ve bereketli olur.
Velhasıl, tarih hakkında ne kadar emin ve güvenilir bilgi sahibi isen, istikbâl hakkında da o derece ümitli olup güvenle bakabiliriz.
Bütün bu hatırlatmalardan sonra, şimdi de "günün tarihi"ne dair meseleye kısaca bir nazar gezdirelim.
Hint Müslümanları liderlerinden Ağa Han (Şiîİsmailî) ile Emir Ali, 29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Hilâfeti kaldıracağı ve bu makamın lağvedileceği yönünde, bazı kaynaklardan duyum almışlardı.
Bunun üzerine, bu iki zat Ankara hükümetine bir mektup yazarak, konuyla alâkalı düşünce ve taleplerini iletmek istediler. İsmet Paşa'ya hitaben yazılan mektup, nasıl olduysa 5 Aralık 1923 tarihli İstanbul gazetelerinde yayınlandı.
Bir iddiaya göre, mektup İsmet Paşa'nın eline ulaşmadan yayınlanmıştı. Bu, belki de bir provokasyon idi. Dolayısıyla, kasıtlı şekilde bir velvele çıkarılmak istenmiş de olabilir.