Bahsini edeceğimiz hadiselerin üzerinden tam yüz senelik (1925-2025) bir zaman dilimi geçti.
Buna rağmen, Şeyh Said ile Said Nursî'yi hâlâ birbirine karıştıran, iki şahsiyeti birbirine temas ettiren ve sanki birlikte hareket etmişler gibi hikâye uyduran cahiller var.
Hatta, son zamanlarda cahillikte terfi almış olmalılar ki, listeye Seyyid Rıza'yı da dahil ettiler.
Oysa, bu üç şahsiyet arasında müşterek bir hareket vaki değildir. Dinî inanç ve itikadları aynı olmakla beraber, isimlerinin karıştığı, yahut karıştırıldığı hadiseler birbirinden tamamen farklıdır: Zaman olarak farklı, mekân olarak farklı, sevk edildikleri mahkemeler farklı, nihayet vefat ettikleri yer ve tarihler farklı olmuştur.
Misâl: Şeyh Said, 1925 yılı ortalarında Diyarbakır'da idam edildi. Seyyid Rıza, 1937 yılı sonlarında Elazığ'da idam edildi. Said Nursî, Mart 1960'da Urfa'da vefat etti. Yani, vefat tarihleri arasında bile onlarca yıl fâsıla var.
Ama gelin görün ki, cehaletin "Sözcü"leri, zikrettiğimiz bütün o farklılıkları göremediği gibi, ismi geçen zâtları da tutup müşterek bir fiil ve hareket içinde bulunmuşlar gibi lanse etmeye çalışıyor.
Dahası, bazı elemanları cahillikte çizgi altına düşmüş olmalılar ki, önlerine konulan metinlerin doğruluk derecesini anlamaktan âciz bir şekilde "Devlete isyan eden bu kişiler, İstiklâl Mahkemeleri tarafından yargılanarak idam edildiler" diye, yıldızlı cehâlet pâyesini hak etmiş oldular.
Halbuki, meselâ Said Nursî, İstiklâl Mahkemelerine hiç sevk edilmediği gibi, Şeyh Said ile birlikte hiç yargılanmadı. Kezâ, yıllar sonra başka sebeplerle çıkarıldığı mahkemelerde, Said Nursî'ye Şeyh Said Hareketi ile herhangi bir bağlantısının olup olmadığı hususu bile sorulmadı. Ama işte cehalet, yer yer diz boyu maalesef.
*
Evet, cehaletin sözcülerine lâf anlatmak, bu tür konuları onlara izah etmek hiç kolay görünmüyor.
Bu sebeple, onlara anlatmak yerine, konuyu merak edenler ve bilhassa yeni nesiller için yakın tarihimizin ilgili sayfalarını tek tek bakmaya çalışalım.
BİR: Şeyh Said Hadisesinin tarihi Şubat 1925. Olay, eski adı Piran, yeni ismi Dicle olan beldede patlak verdi. atışma, kısa süre içinde Diyarbakır ve çevresine yayıldı. Bilâhare yakalanarak İstiklâl Mahkemesinde yargılanan Şeyh Said, idam edilen 47 arkadaşıyla birlikte meçhûl bir araziye defnedildi.

19