Merhum Süleyman Demirel, tekrâren şu sözü söylerdi: "Demokrasilerde çare tükenmez" diye.
Hakikaten tam yerinde ve mahzâ hakikat bir sözdür bu.
Bu sözden hoşlanmayanlar, demokrasiyi hazmedemeyenler, Demirel'den nefret edenler, Demirel'e karşı duyduğu nefreti gizli-açık "demokrasiye nefret" raddesine çıkaranlar, çare ve çözümü daima başka yerde aramışlardır. Ve, tabiî ki bulamamışlardır. Bundan sonra da bulamazlar.
Esasen, şahsî veya ideolojik menfaat hesabıyla hareket edenlerin, demokrasi içinde kalarak çare-çözüm üretmelerini de beklememek lâzım.
Bu arada, "ileri demokrasi"nin olmazsa olmaz şartlarının başında "fikir hürriyeti" ve "şeffaf yönetim"in geldiğini de hatırlatarak, konuya öyle devam edelim.
«
Seksen yıl önce demokrasiye (kerhen) geçiş yapan Türkiye'de içtimaî-siyasî (sosyo-politik) manada hangi mesele halledildiyse, hangi sorun çözüme kavuşturulduysa, hangi konuda ilerleme sağlandıysa, büyük ölçüde "demokratik erdem" sayesinde olmuştur. Bütün o erdemli hizmetlerin yeri ve adresi de daima Millet Meclisi olmuştur.
Aynı şekilde, ülkede hangi mesele halledilemediyse, hangi sorun kronik hâle geldiyse, hangi konuda yerinde sayıldıysa veya geriye gidildiyse, hiç tereddütsüz "demokrasi dışı" yol ve yöntemler sebebiyle olmuştur.
Demokrasi dışı yol ve yöntemlerin başında ise, darbe ve muhtıralar geliyor. Aynı şekilde, tek parti yahut tek adam yapılanması geliyor. Kezâ, millî iradenin tecelligâhı olan Meclis'i dışlayan Köşk ve Saray entrikaları geliyor. (Bugün için Meclis yerine İmralı'yı adres gösterenlerin kulakları çınlasın.)
«
Yakın tarihten birkaç misâl vererek devam edelim.
1925'te yapılan ve kanlı hadiselere sebebiyet veren Şapka Kanunu veya Kılık-Kıyafet İnkılâbı, yüzde yüz kat'iyetinde demokrasi dışı bir vakıadır. O tarihte demokratik nizam işliyor olsaydı, bütün milleti alâkadar eden o kanun maddesinin tatbik edilmesi için hiç olmazsa bir referandum yapılırdı.
Oysa ki, demokrasinin canına okunduğu o tarihlerde yapılan hiçbir inkılâp (Ezan-Kurân yasağı, alfabe değişikliği, Anayasa değişikliği, Avrupaî kanunlar, laiklik, v.s.) için referandum yapılmadı. Bunların tamamı cebren ve hile ile millete dayatıldı.
«
İster anarşi ve terör, isterse ekonomi ve sosyal adâlet meselesi olsun, bunların hangisinde kriz yaşanıyor ve uzun müddet çare-çözüm yolu bulunamıyorsa, mutlaka bilinsin ki, etkili ve yetkili makamlar, Meclis'i baypas ederek hürriyet, şeffafiyet ve demokrasi dışı formül ve yöntem arayışı içine girmişlerdir.

16