"Balıkesir Hutbesi" mi

GÜNÜN TARİHİ: 07 Şubat 1923

Yakın tarihin sisler arasında bırakılan vakıalarından biri de Mustafa Kemal'in meşhûr "Balıkesir Hutbesi"dir. Vakıa meşhûrdur; ama, mahiyeti meçhûldür. Daha doğrusu kasten meçhûlde bırakılmıştır. Zira, 7 Şubat 1923'te Balıkesir'de yaşanan hadisenin hem gelişme seyri, hem de cami minberinden yapılan konuşmalar ve sonrasındaki bazı uygulamalar arasında dehşet uyandıran çelişkiler vardı. Bu çelişkiler ortaya çıkmasın diye, o hadise kasten ve bilerek sisler arasında bırakılmıştır.

Bize düşen ise, ulaşabildiğimiz sahih bilgiler ışığında yakın tarihimizin bu ve benzeri hadiselerini aydınlatmaya çalışmak. O halde, kısaca da izah etmeye çalışalım, o günün önemli bazı gelişmelerini.

Kemal Paşa, 29 Ocak 1923'te İzmir'de Latife (Uşaklıgil) Hanım ile nikâh masasına oturdu. Bir hafta sonra da trenle Balıkesir'e geldiler.

Balıkesir'e geldiklerinin ertesi günü, Kemal Paşa, bir ismi de Ulu Cami olan Zağnospaşa Camii'nde bir konuşma yapmak ister. Aralarında Kâzım Karabekir'in de bulunduğu kalabalık bir heyet Zağnospaşa'ya gelir. Cemaat de kalabalıktır.

Tarih 7 Şubat 1923'tür. Gün, hafta ortası Çarşamba günüdür. Yani hutbe günü değildir. Buna rağmen, Kemal Paşa, hutbenin okunduğu minbere çıkar ve cemaate hitaben bir konuşma yapar. Devamını, hadiseye bizzat şahit olan Karabekir Paşa'nın notlarından takip edelim. Karabekir, görüp dinlediklerini "Günlükler"inde şu ifadelerle anlatıyor:

"7 Şubat Çarşamba günü Ulu Cami'de (Zağnospaşa Camii) öğle namazını kalabalık bir cemaatle kıldık. Sonra, mevlid okundu. Sonra da Mustafa Kemal Paşa minbere çıkarak hutbe okudu. En mutaassıp bir hocanın söyleyemeyeceklerini söyledi: 'Dinimiz son ve ekmel dindir. Kanun-i Esâsî Anayasa, Kurân-ı Azimüşşân'daki nüsûstur nasslar-hükümlerdir.'"

Ayrıca, Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü resmî web sitesinde genişçe yer verilen söz konusu hutbede şu ifadelerin de kullanıldığı belirtiliyor:

"Ey millet! Allah birdir, şânı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun.

"Peygamber Efendimiz, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kurân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.

"İnsanlara manevî mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz, akla, mantığa ve hakikatlere uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi, bununla diğer İlâhî tabiat kanunları arasında bir zıtlık olması gerekirdi. Çünkü, bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır."