Almanya'ya bir gittiler, pir gittiler

GÜNÜN TARİHİ: 24 Haziran 1961

Almanya'da yaşayan Türkiye vatandaşlarının nüfusu, bugün (2025) itibariyle yekûn 4 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu 4 milyonluk kitle, başta Gürcistan, Ermenistan, Moğolistan, Katar, Arnavutluk, Litvanya, Moldova olmak üzere, liste sonlarında yer alan yaklaşık elli kadar dünya ülkesinin nüfusundan daha fazadır.

Bundan beş sene önce, yani 2020'de Almanya Federal İstatistik Dairesi'nin açıkladığı resmî rakamlara göre, Almanya'da yaşayan Türkiye vatandaşlarının nüfusu 3.5 milyon civarındaydı. Henüz kayda geçmeyen, tamamen Alman vatandaşlığına geçen ve bu zaman zarfında yeni doğanlar da nazar-ı itibara alındığında, mevcut yekûn nüfusun daha yüksek rakamlarda olduğunu söylemek mümkün.

Misâl: Türkiye'nin nüfusu 2020'de 83.5 milyon civarında iken, 2025'te iki milyon artışla 85.5 olmuş durumda. Bu orana göre bir hesaplama yapıldığında, Almanya'daki Türkiye vatandaşlarının kayıtlı-kayıtsız nüfusunun 4 milyon civarında olduğu tahmin etmek zor değil.

Bundan 65 sene öncesine dayanan ve nüfusu 4 milyona ulaşan Türkiye vatandaşlarının büyük Almanya macerası, 1961 yılı ortalarında başladı. 24 Haziran günü, Almanya'ya gidecek ilk işçi kafilesi İstanbul Sirkeci Garından trenle yola çıktı. Gidiş o gidiş Yani, Türkler Almanya'ya bir gitti, pir gitti. Gidenlerin pek çoğu oraya yerleştiği, hatta bir kısmı oranın vatandaşlığına geçtikleri için, orada içiçe yaşama hali muhtemelen kıyamete kadar devam edip gidecek.

Şimdi, bu gelişmenin yaşanmasına dair duyulan tarihî ihtiyaca ve bunun gerekçelerine bakalım.

Almanya, 1945'te son bulan İkinci Dünya Harbi yıllarında, bilhassa sonlara doğru çok büyük kayıplar verdi. Genç nüfustan milyonlarca insanını kaybetti. Nüfusun yanı sıra, ülke toprakları da zarar gördü. Almanya "Doğu-Batı" diye ikiye bölündü. Keza, modern şehirleri âdeta birer harabeye döndü. Aynı şekilde, sanayi, teknoloji ve sahip olduğu hemen bütün modern imkânlarından mahrum bir duruma düştü.

Bununla beraber "bahtiyar Almanlar," yine de ümidini kaybetmedi. Hayata âdeta sıfır noktasından yeniden sarıldılar. Sanayi ve teknoloji sistemlerini yenilediler, yıkılmış binaları da hem sağlam, hem sür'atli bir şekilde mâmur ettiler.