Hürriyet ve adalet

M. Akif Ersoy, "Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım." dediği gibi Namık Kemal de, "Ne efsunkâr imişsin ey didar-ı hürriyet!" demektedir.

Fakat bizler hala hürriyeti konuşuyoruz. Üstad Said Nursi, "Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam." diyor.

Peki, hürriyet nedir, nasıl anlamalıyız Üstad'a da aşiretlerde dolaşırken bunu da sormuşlar.

"Sual: "Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hatta âdeta, 'Hürriyette, insan her ne sefahat ve rezalet işlese, başkasına zarar vermemek şartıyla bir şey denilmez' diye bize anlatmışlar. Acaba böyle midir"

Cevap: Öyleleri hürriyeti değil, belki sefahat ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira nazenin hürriyet, adab-ı şeriatla müteeddibe (edeplenmesi) ve mütezeyyine (süslenmesi) olmak lâzımdır. Yoksa sefahat ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır. Hürriyet-i umumî, efradın zerrat-ı hürriyatının muhassalıdır. Hürriyetin şe'ni odur ki; ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın." (Münazarat)

Hürriyet insanlığın baharı demektir. Yani sevinçlerin en üst seviyede yaşandığı, tebessümlerin arttığı, hâsılı hayatın bal tadında yaşandığı ortamdır.

Peki, adalet için ne demeli. Hürriyetle bir ilgisi var mıdır Adalet mi öncelikli yoksa hürriyet mi

Aslında ikisini bu şekilde sınıflamak ve karşılaştırmak gereksiz. İkisi de önceliklerimizden olmalı.

"Hürriyet budur ki: kanun-i adalet ve te'dipten başka hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşruasında şahane serbest olsun... Bence, bir kalb ve vicdan fezail-i İslâmiye ile mütezeyyin olmazsa, ondan hakikî hamiyet ve sadâkat ve adalet beklenilmez" (Münazarat)