Benzer kelimeler üzerine

Sureten benzer, manen ayrı olan bazı kelimeler insanlar arasında ekseriyetle karıştırılmaktadır.

Tevazu tezellül: Sözlükte "kendi itibar ve derecesini düşük görmek, birine boyun eğmek" anlamındaki tevazu' tezellül kelimesiyle karıştırılmaktadır. Tevazu ile aynı veya yakın anlamda tezellül kelimesine baktığımızda; tezellül, "Kendini hor ve hakir gösterme, kendini aşağı kabul etme, zillete katlanma, alçalma" anlamlarında kullanılmaktadır.

Vakar tekebbür kelimeleri de yine birbirine benzer durumlardır ama vakar, ağırbaşlılık demektir. Vakar, kişinin bulunduğu makamına uygun bir ciddiyet göstermesi, hafif meşrep olmaması, ağırbaşlı olma, temkinli davranma, mevki ve kişiliğin gereğini hakkı ile koruma gibi manalara gelir. Halk arasında ağırbaşlılık olarak bilinen vakar, sahibine hürmet duyguları kazandıran bir fazilettir.

Tekebbür ise; kibir gösterme, kibirlenme, kendini başkasına karşı üstün görme, inad edip hakkı kabul etmeme anlamlarında kullanılır.

İktisad, orta yolu tutmak, itidal ile hareket etmek, tutumlu olmak, gereğinden az veya çok harcamaktan kaçınmak anlamına gelir.

Hısset ise, sefillik, tamahkârlık ve hırsın halitasıkarışımı bir özellik olarak tarif edilmektedir.

Bu terimleri anlatacak bir olayı 19. Mektup'tan alarak aktaralım:

"Sahabenin Abâdile-i Seb'a-i meşhuresinden olan Abdullah ibni Ömer Hazretleri ki, Halife-i Resulullah olan Faruk-u Âzam Hazret-i Ömer'in (ra) en mühim ve büyük mahdumu ve Sahabe âlimlerinin içinde en mümtazlarından olan o zat-ı mübarek çarşı içinde, alışverişte, kırk paralık bir meseleden, iktisad için ve ticaretin medarı olan emniyet ve istikameti muhafaza için şiddetli münakaşa etmiş. Bir Sahabe ona bakmış. Rû-yi zeminin halife-i zîşânı olan Hazret-i Ömer'in mahdumunun kırk para için münakaşasını acip bir hısset tevehhüm ederek, o imamın arkasına düşüp, ahvalini anlamak ister.

Baktı ki, Hazret-i Abdullah hane-i mübarekine girdi. Kapıda bir fakir adam gördü. Bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti. Sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti. Uzaktan bakan o Sahabe merak etti. Gitti, o fakirlere sordu: "İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı"