Kışı sevmeyen insanlar

UYANMAK ve sıcak yataktan çıkıp işe gitmek dünyanın en zor şeyi haline gelir. GECELERİ yatağa gitmeye çok korkarsın. Çünkü üşüyorsundur. Buz gibidir. Ne yapacaksındır... ANİDEN bastıran yağmurlar yüzünden hayattan soğursun. Bir de o yağmura işe ya da okula giderken yakalanmak, mutsuzluğuna mutsuzluk katar. PENCERE karşısında kahvemi alayım, yağmuru seyredeyim diyemezsin. Buna ayıracak vaktin yoktur zaten. DUŞTAN çıktığında üşürsün. Bu nedenle sabahları duş almak işkence haline gelir. DOĞAL olarak da hasta olman kaçınılmaz olur. Burnunu kağıt mendillerle sile sile çürütürsün. Ateşler içerisinde işe gitmen gerekebilir. KAR yağışları hayatını zindana çevirir. O yağışta dışarıya çıkman cehenneme günübirlik seyahat etmenle eşdeğerdir. SAÇIN, sakalın birbirine karışır. Makyajın akar. Aynaya baktığında kendini tanıyamazsın. SÜREKLİ kat kat giyinmek zorunda kalırsın. Üstündeki elbiseler bazen senden daha ağır olur. BÖYLE kat kat giyindiğin için de sıcak bir yere gittiğinde terlemeye başlarsın. BOT giymekse başlı başına bir işkencedir. O rahat spor ayakkabılarını bırakıp botları giymek istemezsin. HAFTA sonları ise çıkıp bir yerlere gidemezsin. Gitsen de soğuktan eğlenemezsin. Bir an önce kendini sıcak evine atmak istersin. SOĞUĞUN etkisiyle donmaya yüz tutan kaslarını hareket ettirmen zorlaşır. Bazen cümle kurarken bile pelteklik yaşarsın. GÜNLERİN kısa, gecelerin uzun olması, sende zamanın çok hızlı geçtiği hissini uyandırır. Bu da günü verimli kullanamadığını düşündürür. KIŞ aylarında otobüs durakları senin için ayrı bir önem taşır. Yağmurdan her kaçmak istediğin zamanlarda onun altına sığınırsın. TAM o durağın altına sığınmışken gelen klimalı otobüs ise 5. günün şafağında doğuda beliren Gandalf gibi görünür sana. KALORİFER peteğine neredeyse platonik olarak