Ben sadece kendi sınavlarımdan ve sınanmışlıklarımdan sorumlu değilim. Başardıklarım ve başaramadıklarımdan da. Ben içinde bulunduğum toplumun ve ülkemin sınavlarından da mesulüm.
Ülkemin ve parçası olduğumun düşüncenin sınavlarından kendimi beri kılamam bilakis sınavını kendi büyük sınavım olarak görüyorum.
Dünya sınavım da böyle. Bir yerde bir acı varsa ve kim olursa olsun mazlumsa onun acısı benim acımdır diyorum. Yaptıklarımdan ve yapmam gerektiği halde yapmadıklarımdan da sorumluyum. Sadece yaptıklarımızdan değil, söylediklerimizden de sorumluyuz. Elimizden, dilimizden, göz ve kulaklarımızdan sorumluyuz.
Sözü, Sumud filosu eleştirisi yapan kullanıcıya getireceğim. Ancak önce şu hakkı sahibine teslim edelim.
Filistin'in tapusu Türkiye'nin elinde. Yani bu dava bizim davamızdır. Şimdi Sumud eleştirisinde bulunan sosyal medya kullanıcının yazdıklarına gelebiliriz: "Bizim SUMUD filosuna yüklediğiniz misyonla sizin yüklediğiniz misyon aynı değil. Filistin halkı seksen yıldır kan ağlıyor. Son iki yıldır da kan kusuyor. Devletlerin diz çöktüğü hakikat karşısında kara konvoyuyla Şam ve Gazze ve akabinde Mavi Marmarayla siyonist ambargoyu delme hamlelerinin akamete uğraması ve kanla sonuçlanması karşılığında yapılan bu güçlü filonun bir umut olacağını safiyane düşünmüş olduk.
Üzgünüm. Hevesimizi kursağınızda bıraktınız. Üzgünüm, hem de çok üzgünüm. Yine gazımız alındı. Yine gol yedik. Yine başımız önde...."
Ben bu konuda bilerek ve bilinçli bir şekilde suçlayıcı dil kullananları düşmanın değirmenine su taşıyanlar olarak değerlendiriyorum.
Eleştiri adı altında haddi aşmak, suçlamak, kırmak dökmek karşı tarafın kullanışlı bir malzemesine dönüşmek değil de nedir Bilinçsiz eleştirenleri ayrı tutuyorum tabi. Dilin afeti olarak görüyorum.
Şahit oluyoruz..
İmkanlar artıkça bencillik, kibir, haset ve ihtiraslar artıyor. Hakikat kisvesiyle kişi şahsi çıkarları ve menfaatlerinin eseri olabiliyor. Dünyada imtihandayız. Çok azımız dışında maalesef dünya imtihanımızı kaybettik.