Geçen hafta yazamadım. Değerli eşim önemli bir operasyon geçirdi. Uzun süredir dizlerinden mustaripti. Her türlü tedavi denendi; geçici rahatlama dışında faydası olmadı. Nihayet protez nakline karar verildi. Üç hafta önce yapılan nakil ağır geçti. Evde bir de enfeksiyonu yükselince tekrar hastanede yatmak zorunda kaldı.
Üç haftadır yanında refakatçiydim. Onun acılar içinde kıvranması beni de kıvrandırdı. Çektiği ıstırap yüzüne aksedince dalga dalga üzerime hücum eden hüzünle sarsıldım. Duaya sarıldım. Tek tesellimiz çekilen ıstırapların ahiret boyutuydu. Hastalar Risalesinde anlatılanlar sanki bir bir kulağıma fısıldanıyor, kalbimin derinliklerine inerek beni teselli ediyordu:
"Ey ah u enin eden hasta! Hastalığın suretine bakıp 'Ah' eyleme; manasına bakıp 'Oh' de. Eğer hastalığın manası güzel bir şey olmasa idi, Halık-ı Rahim en sevdiği ibadına hastalıkları vermezdi. Halbuki hadis-i sahihte vardır ki 'En ziyade meşakkat ve musibete giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kamilleridirler.' Başta Hazreti Eyyub (Aleyhisselam), enbiyalar, evliyalar sonra ehl-i salahat çektikleri hastalıklara birer ibadet-i halisa, birer hediye-i rahmaniye nazarıyla bakmışlar; sabır içinde şükretmişler. Halık-ı Rahimin rahmetinden gelen bir ameliyat-ı cerrahiye nevinden görmüşler.
Sen ey ah u fizar eden hasta! Bu nurani kafileye iltihak etmek istersen, sabır içinde şükret. Yoksa şekva etsen, onlar seni kafilelerine almayacaklar. Ehl-i gafletin çukuruna düşersin. Karanlıklı bir yolda gideceksin.
Evet, hastalıkların bir kısmı var ki; eğer ölümle neticelense manevi şehit hükmünde şehadet gibi bir velayet derecesine sebebiyet verir. Ezcümle, çocuk doğurmaktan gelen hastalıklar ve karın sancısıyla, gark, hark ve taun ile vefat eden, şehid-i manevi olduğu gibi çok mübarek hastalıklar var ki, velayet derecesini ölümle kazandırır. Hem hastalık, dünya aşkını ve alakasını hafifleştirdiğinden vefat ile dünyadan, ehl-i dünya için gayet elim ve acı olan müfarakatı tahfif eder; bazen de sevdirir."
"Madem ecel vakti muayyen değil; Cenab-ı Hak, insanı yeis-i mutlak ve gaflet-i mutlaktan kurtarmak için, havf u reca ortasında ve hem dünya ve hem ahireti muhafaza etmek noktasında tutmak için hikmetiyle eceli gizlemiş. Madem her vakit ecel gelebilir; eğer insanı gaflet içinde yakalasa , ebedi hayatına çok zarar verebilir. Hastalık gafleti dağıtır, ahireti düşündürür, ölümü tahattur ettirir, öylece hazırlanır. Bazı öyle kazancı olur ki; yirmi senede kazanamadığı bir mertebeyi yirmi günde kazanıyor."
Daha önce eşim ve ben ikimiz, oğlumuz Metin'in başında senelerce refakatçi olarak kalmış, aynı tesellilerle teselli bulmuştuk. Bu sefer zahirde iki kişi; fakat hakikatte yine üç kişiydik. Daha önce yaşadıklarımızı yâd ede ede hüzün ve kederle Metinimizi de anılarıyla odamızda konuk ettik.
Sağ olsunlar ziyaretçilerimiz bizi yalnız bırakmadılar. Şartlar gereği sınırlı sayıda ziyaretçi kabul edebildik. Ziyaretçilerimiz arasında Saide Nur Hanımefendi de vardı. Odaya girer girmez sanki odamız Risale-i Nurla doldu.

154