Muhalif güçleri bekleyen kutsal vazife

Zulmün her çeşidiyle donatılmış bir rejimin, zalimliğin her çeşidine sahip bir lider tarafından temsil edilmesinin faturasını önce Irak, sonra da Suriye en acı tecrübelerle yaşadı. Saddam Hüseyin tam bir zalimdi. Hafız Esed onu aratmayacak derecede zalimliğini yaptıklarıyla tescilledi. Beşşar ise zalim oğlu zalim olduğu için çıtayı oldukça yükselterek zalimliğini ispat etti.

Baas Rejimi denilen, insan fıtratıyla, zerre kadar münasebeti bulunmayan, biraz oradan, biraz buradan çalıntı düşüncelerle örülmüş rejim tamamen çöktü; tarihin çöplüğüne atıldı. Artık bu sefil düşünceler sade insanlara çektirdikleri acılarla, aklı durduracak, beyni donduracak anekdotlarla anılacak, hatırlanacak, her defasında binbir lanetle kendisinden söz ettirecek.

On dört asır İslam güneşinin ışık ve ısıları altında yıkanmış, temizlenmiş, refahın, mutluluğun, medeniyetin bütün asli varidatıyla tanış olmuş bir topluluğu sönmüş yıldızların ışıklarıyla oyalamanın akıbeti budur ve onlar için hüsrandan başka akıbet de yoktur. Sosyalizm, komünizm gibi nesepsiz düşüncelerin insanlığa yaşattığı dram, din ile dünyayı ayırt ederek, dini, içtimai hayattan tecrit eden aynı zihniyete dayalı bütün çırak rejimlerle insanlık dramı ortak paydasında buluşur; insanlığa olan nefret ve kinini zulüm araçlarıyla kusar ve sonunda da kendi kusmuklarıyla dolu hendeklerde boğulur. İşte Beşşar ve temsil ettiği rejim böyle bir hendekte boğulmuştur.

Sadece Sedneya Hapishanesinde yaşananları kalbinizin dayanma gücü varsa izleyin, dinleyin. Beşşar'ın ve babası Hafız'ın nasıl birer zalim olduklarını görün, birinin yüzüne diğerinin ölüsüne tükürün.

Her zalim aynı zamanda korkaktır. Korktukça zulmeder, zulmettikçe korkusu artar. Bu fasit daire yüz binlerce masumun, mazlumun, mağdurun, iniltisiyle, gözyaşıyla, feryadıyla beslenir, döner durur.

Her zalim devlet başkanının bir yalancı cenneti, bir de hakiki cehennemi aratmayacak bir yalancı cehennemi bulunur. Kendi bağlılarına cenneti, muhaliflerine de cehennemi yaşatır. Ayeti kerime, bu öğreti adına bize Firavunun şu sözünü aktarır: "Ey kavmim! Mısır saltanatı ve buyruğumun altında akıp duran şu nehirler benim değil mi, görmüyor musunuz" (Zuhruf, 51)

Beşşar da böylesi firavunlardan, deccal kütüğüne kayıtlı zalimlerden biriydi. Arap Baharı denilen günlerde duvara "Sıra doktorda" yazdı diye on üç yaşındaki bir çocuğu evinden aldırmış, işkence ile öldürtmüş ve cesedini ailesine teslim ettirmişti. Çünkü ona muhalefet edenin tek hakkı işkence edilerek ölmek, ya da cehennemde yaşar gibi sefalet içinde yaşamaktı.

Her korkak zalim gibi Beşşar da kaçtı. Ülkesini terk etti. Milyarlarca doları alarak kaçtı. Arkasında, yaşadığı mütref hayatın, görenin midesini bulandıracak sayıda onlarca lüks arabanın, villanın, sarayın tiksindirici izlerini bırakarak kaçtı. Rusya, ailece kendilerine sığındıklarını dillendirdi. Belki de asıl sığındığı ülkeyi gizlemek için böyle bir açıklama yapıldı.