Bir demet güzel öğüt
LATİF ERDOĞAN
Nahl Suresinin 125. Ayetinde Rabbimiz, kendisine davetin güzel öğütle olmasını emir buyurur. Güzel öğüt, muhatabın akıl, kalp, ruh, nefis ve diğer duygularının bütünü göz önünde bulundurularak yapılan öğüttür. Böylesi öğütlerde insan mahiyetinin her bir ferdi kendisine ait dersini alır; sözdeki gaye ve maksada uyumlu hale gelir.
Güzel öğütte, peygamberlerden sonra en zirve isimlerden biri de hiç kuşkusuz, Ümmü Seleme validemizin elinde, evinde yetişmiş, tabiinin büyüklerinden, çok yönlü ilmin okyanusu; züht ve takvanın temsilcisi, müçtehidlerin, mücedditlerin öncüsü Hasan-ı Basri Hazretleridir. Biz de bugün sizi onun seçkin öğütlerinden bir demetle buluşturalım istedik:
"Kalplerinizi Allah'ı anmakla parlatınız. Çünkü onların paslanması hızlıdır. Şu nefislerin gemlerini çekiniz. Çünkü onlar arzularına şiddetle meylederler. Nefis ancak kötü bir amaca istek duyar. Şüphesiz siz, götürdüğü her yere gitmekle ona itaat ederseniz, size bir şey kalmaz."
"Müslüman karnını tıka basa doyurmaz, vasiyetini de yanından hiç ayırmaz. Ey Ademoğlu, şüphesiz yalnız olarak ölecek, yalnız olarak kabre girecek, yalnız olarak haşredilecek, yalnız olarak hesaba çekileceksin. Kul ölümü hatırlamayı artırırsa bunun faydasını amellerinde görür. Emeli uzun olan kul da mutlaka bu kötülüğü amellerinde görür."
"Ölümün varılacak yer, kıyametin buluşma zamanı ve Cebbar olan Allah'ın huzurunda durmanın gerçekleşeceğini bilen bir kimseye dünyada uzun süre yaşamak hüzün verir; onun rağbeti salih amel işlemektir."
"Ey Allah'ın kulları! Şüphesiz Yüce Allah ölüm dışında amelleriniz için bir mühlet vermedi. O halde amel işlemeye devam edin. Çünkü Aziz ve Celil olan Allah "Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et" Hicr, 99) buyuruyor. Ey insanlar! Allah'a yemin olsun ki, az bir vaktiniz kaldı. Ölüm tepenizde, cehennem de önünüzde."
"Ey Ademoğlu! Eğer bütün insanlar Allah'a itaat etse ve sen de isyanda bulunsan, onların itaati sana fayda vermez. Eğer bütün insanlar Allah'a isyanda bulunsalar sen de itaatte bulunsan onların günahları sana zarar vermez. Ey Ademoğlu, günahın senin günahındır. Günah senin etin ve kanındır. Eğer günahlarından kurtulursan etin ve kanın da kurtulur. Eğer kurtulmazsan o günah sönmeyen bir ateş, çürümeyen bir ceset ve ölmeyen bir nefis olur."
"Ademoğlu! Allah'ı görüyormuşçasına ona ibadet et; ve kendini ölüme hazırla. Mazlumun duasından da kaçın."
"Mümin, Allah'ın buyruklarını olduğu gibi kabul edendir. Mümin, amelini en güzel biçimde yapar. Allah'tan en çok korkan odur. Dağlar kadar mal infak etse yine kendinden emin olmaz. Korkar ve kurtulamayacağını düşünerek Allah'a ümit ve endişe dolu yalvarışını artırır; ve "kurtulamayacağım" der. Münafık ise "İnsanların çoğu bunu yapıyor. Allah beni de affedecektir. Hem benim bir sorumluluğum yok" der ve amel işlemeyi unutur. Böylelikle Allah'a dair boş kuruntulara saplanır."

97