Ahlak (Hucurat) Suresinden Katreler (1)
LATİF ERDOĞAN
Surede güzel ahlak ve güzel ahlakın ana kaynağı olan iman ve takva işlenmiştir.
İmanın tezahürü amele aksetmesiyle olur. Amele aksetmiş iman Allah'a ve Resulüne itaat ile kendini gösterir.
İmanda bedevilik sadece belli bir zamana, belli bir yere ve belli bir yöre insanına özgü değildir; kişi kendini ne kadar uygar, ne kadar "ilerici" bilirse bilsin imanı sadece taklide dayanıyorsa o kişi iman yönüyle ilkeldir, bedevidir. Başka alanlarda allem-i cihan da olsa iman cihetiyle öyledir.
Gerçek müminler, Allah'a ve Resulüne iman eden, hayatının hiçbir döneminde ve dönemecinde şüphe- tereddüt yaşamayan ve canıyla, malıyla Allah yolunda cihat eden sadık müminlerdir.
Takvayı esas almayan hiçbir değerlendirme istikamet üzere olamaz. Surede imandan sonra en çok üzerinde durulan konu takvadır. Takva bir bakıma imanın korunağıdır.
Allah dinini sırat-ı müstakim üzere vaz eylemiş Peygamberimiz Efendimiz de bu dini istikamet üzere örneklendirmiştir. Hiç kimsenin bu dine artı veya eksilerle müdahale etmesi doğru değildir. İlk ayette, "Allah ve Resulünün önüne geçmeyin" denilmesi bu öğretiyi de içeren kapsamlı bir ifadedir.
Yüksek sesle konuşmak ya gurur ve kibirden ya da muhataba saygısızlıktan olur. Hepsi de edep dışı davranışlar ve haller cümlesindendir. Hele saygılı olunması gereken manevi bir ortamda yüksek sesle konuşmak bazen insanın bütün amellerinin iptaline ve silinmesine sebebiyet verebilir. Bir yerde Allah Resulüne ait bir beyan ifade edilmişse onun sözünün karşısında söz söyleme cüretinde bulunmak edep dışıdır hatta manevi anlamda bir iflas işaretidir.
Allah Resulünün karşısında sükut etmek, konuşurken de edep dairesinde alçak sesle konuşmak takva denilen erdeme ulaşılmış olmanın göstergesidir. Bu hal ve keyfiyet sadece onun döneminde yaşayanlara ait bir ayrıcalık değildir. Günümüzde de ve kıyamete kadar da bu hal ve keyfiyeti elde etmek mümkündür.
Onun şanı yüce adının anıldığı yerde saygıyla toparlanmak, adı anılınca hemen salavat getirmek birer takva işaretidir. Aksine, onun şanı yüce adını sıradan bir insan gibi anmak; adı anıldığında salavat ile mukabelede bulunmayı ihmal etmek büyük bir gaflettir; kasıtlı yapılırsa büyük bir dalalettir.