Her yara izi bir kelimedir; nasırlaşmış her avuç içi ise uzun ve çetin bir cümlenin şahidi. Hayat, derslerini pürüzsüz ruhlara değil, bu izleri taşıyan bedenlere yazar. Zira bilgi raflarda duran bir nesnedir; fakat bilgelik, ancak ateşten geçerek, düşerek, kırılarak ve yeniden doğrularak ruha nakşedilen bir desendir. Bize bunu tecrübeden başka kimse öğretemez.
Tavsiyelerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Başarıya, aşka, mutluluğa giden yolları tarif eden binlerce levha var önümüzde. Okur, başımızı sallar ve aydınlandığımızı zannederiz; ta ki o yola tek başımıza çıkana dek. Birisi size "yanlış insanlara güvenme" diyebilir, fakat ihanetin o soğuk hançeri kalbinize saplanmadıkça bu cümlenin ağırlığını tam manasıyla idrak edemezsiniz. Bir başkası "ayağını yorganına göre uzat" der, ne var ki yokluğun o acımasız mengenesiyle sıkışmadıkça, bu nasihat kulaklarınızda yalnızca bir yankı olarak kalır. Tecrübe ise dersini fısıldamaz; çelikle dağlar gibi ruhunuza işler ve o ders bir daha asla unutulmaz.
Çoğu zaman ıstırap suretinde karşımıza çıkar tecrübe. Hayal kırıklıkları, mağlubiyetler, ayrılıklar… Konforun öğretemeyeceği ne varsa, hepsi rahatsızlığın o zorlu mektebinde talim ettirilir. Kaybedilen bir iş, kariyer planlama seminerlerinin öğretemeyeceği bir dirayeti ve metaneti kazandırır. Yıkılmış bir gönül, kişisel gelişim kitaplarının satır aralarında bulunamayacak bir kendini tanıma dersi verir. Acı, teoriyi içselleştirmenin en kudretli aracıdır; sizi değiştirir, dönüştürür ve sizi siz yapan harcı yoğurur.
İşte bu yüzden malumat ile irfan arasında derin bir uçurum vardır. Malumat, haritayı ezbere bilmektir; irfan ise o yolu fırtınalarda yürümenin teninizde bıraktığı tuzun tadıdır. Tecrübe, o ham bilgiyi alır, çilenin potasında eritir ve onu paha biçilmez bir irfana dönüştürür. Bu yüzden "çok çekmiş" insanların rehberliği kıymetlidir; çünkü onlar haritayı okumamış, o yolu bizzat yürümüşlerdir.
Fakat tecrübe, her zaman adil veya şefkatli bir öğretmen değildir. Tek başına tecrübe, insanı daha bilge kılmaya yetmez; onu katılaştırabilir, korkaklaştırabilir veya kinle doldurabilir. Onu travmatik bir anıdan bir bilgelik pınarına dönüştüren yegâne iksir, tefekkürdür. Her hadiseden sonra durup kendine sormayan ruh, aynı daire içinde dönmeye mahkûmdur: Neyi yanlış yaptım Bundan ne öğrendim Bu yaşadığım beni nasıl bir insan haline getirdi