Görünen köy

Gecenin sessizliği çökmüş, evin ışıkları sönmüş. Odanın köşesinde sadece kitap okuma ışığının o sıcak, sarı haresi... Parmaklarımız kâğıdın dokusunda gezinirken, satırların arasında bambaşka bir hayal dünyasına dalıyoruz.

Her şey ne kadar berrak sayfalarda, değil mi

Ama kitabı kapatıp başımızı kaldırdığımızda, aynı berraklığı gerçek hayatta da arıyoruz. Karşımızdaki insanları da tıpkı önümüzdeki o açık sayfalar gibi bir çırpıda okuyabileceğimizi sanıyoruz.

Bir duruşuna, bir sözüne ya da bir kıyafetine bakıp o kişi hakkında her şeyi bildiğimizi düşünüyoruz.

İşte tam o an, içimizdeki o kadrolu yargıç hemen cübbesini giyiyor, kürsüye çıkıyor ve kalemi kırıyor:

"Bunun imanı zayıf! He mi"

Hatta bazen hızımızı alamıyor, "Bu bizden değil, yoldan çıkmış" mührünü basıveriyoruz. Ne kadar da kolay harcıyoruz insanları... Sanki herkesin kalbinin anahtarı bizim cebimizdeymiş gibi. Sanki kimin ne kadar samimi olduğunu ölçen o hassas terazi bizim elimize verilmiş gibi.

Ama işin aslı öyle değil.

Bizler kolaycılığa kaçıp, "Görünen köy kılavuz istemez" misali, insanın dışına bakıp içi hakkında ahkâm kesiyoruz. Ama unuttuğumuz çok kritik bir şey var: İnsan kalbi, tepeden bakılınca her sokağı görünen o köylerden değildir.

Bazen düşünüyorum; bir insanın dışarıdan görünen hali, içindeki o devasa dünyanın ne kadarını anlatabilir ki

Denizin üzerindeki dalgaya bakıp dipteki akıntıyı bilebilir miyiz Bir insanın yüzündeki gülümsemeye veya çatık kaşına bakıp kalbindeki yangını, pişmanlığı ya da sessiz yakarışını görebilir miyiz

Göremiyoruz. Ama görüyor "gibi" yapmayı çok seviyoruz.

Çünkü başkasını yargılamak, insana tuhaf bir konfor veriyor. Başkasının eksiğini konuşurken, kendi eksiklerimizi o gürültüde unutuveriyoruz. Aynaya bakıp o zor sorularla yüzleşmektense, pencereden bakıp gelene geçene not vermek işimize geliyor.

Tarihin tozlu sayfalarında çok sarsıcı bir sahne vardır.

Bir savaş meydanı... Karşı karşıya gelen iki insan... Ve biri, tam o can pazarında inancını dile getirmesine rağmen, diğeri onun "korkudan böyle söylediğini" düşünerek canına kasteder.