Dikkatiniz şu anda satılıyor. Evet, tam şu anda. Bu satırları okurken bile beyninizin bir köşesi, cebinizdeki o titreşimi bekliyor. Bu bir irade sorunu değil, Silikon Vadisi'nin en parlak mühendislerinin tasarladığı bir tuzak. Ve siz, tuzağın farkında olan ama yine de içinde yürüyen ilk nesil olmanın şizofrenisini yaşıyorsunuz. Hafızanızı yoklayın: En son ne zaman, saatlerce süren, kesintisiz bir sıkıcılığın ortasında kaldınız İşte o anlar, modern dünyanın kaybettiği en büyük hazineydi; zihnin kendi boşluğunda dolanıp, bir serap gibi aniden fikrin parladığı bereketli atalet. Şimdi, o anların yerini, elimizdeki o pürüzsüz, camdan parça aldı. Teknoloji, sandığımız gibi nötr bir araç değil, irademizi ince ince nakışlayan bir ikna mimarisidir. İşte tezimiz şudur: Dikkat krizi, sadece bireysel bir odaklanma sorunu değil, uzun nefesli stratejiyi imha eden ulusal bir basiret kaybıdır.
Bu cephedeki kumarhane, beynimizin en hassas köşesini hedef alarak kuruldu. Silikon Vadisi'nin en parlak dehaları, B.F. Skinner'ın değişken ödül prensibini kullanarak, her bildirimi bir slot makinesi kolu gibi çektiriyor. Günde ortalama 96 kez, yani her on dakikada bir telefona uzanış, irade zayıflığı değil, kusursuz tasarlanmış bir kölelik biçimidir. Bu bağımlılığın ürettiği "dikkat kalıntısı", ki bu durum zihnimizin daima bir önceki uyaranın peşinde kalması demektir, bizi asıl insan yapan yeteneği, derin düşünme ve sahici iletişim kurma kudretini yok ediyor. Gerçek bir karşılaşma, sadece göz göze gelmekle sınırlı değildir. Söylenen kelimeyle hissedilen duygunun aynı frekansta titreştiği, sessizliğin bile bir vakar taşıdığı o anlardır. Oysa dijitalin uğultulu gürültüsü bu ortak bağlamı siliyor, Levinas'ın dediği gibi "Öteki" ile yaşanan "karşılaşma", ekranın arkasına gizlenmiş bir hayalet iletişime dönüşüyor.
Bu zihinsel bölünme, kaçınılmaz olarak toplumsal ve ekonomik bir insicam (tutarlılık) krizini de beraberinde getiriyor. Toplum ve karar mercileri, ulusların uzun vadeli planlarına odaklanmak yerine, anlık hislerle, üç saniyelik videolarla ve günlük borsa dalgalanmalarıyla nefes alıp veriyor. Ekonomi / Finans cephesi, dikkat kumarhanesinin en büyük oyun alanıdır; kısa vadeli zafer coşkusu, uzun vadeli yıkımın habercisidir. Yatırım kararlarının, sosyal medyada dolaşan bir kıylükal ile aniden yön değiştirmesi, işte bu Dijital Şizoglossi'nin ekonomik hayattaki tezahürüdür: Aynı dili konuşup, farklı hakikatlerde yaşama hali. Küresel finansın kırılgan dengesi anlık bir itidal kaybıyla sekteye uğrarken, bir Merkez Bankası kararının kamuoyu baskısıyla bir günde tartışmaya açılması, o kısa nefesliliğin en acı delilidir. Oysa uzun vadeli strateji, bu anlık hezeyanlardan arınmış, sakin bir nefes ister.
O halde çözüm, teknolojiyi topyekûn tecrit etmek değil, onu bir niyet nesnesi haline getirmektir; tıpkı bir cerrahın elindeki neşter gibi, sadece gerekli olduğu anda, yüksek ihtimam ile eline alınan bir araç. Elbette teknoloji, dünyanın bilgeliğini parmaklarımızın ucuna getirir, ancak onu bilgelik aracı olarak kullanma niyeti kaybolmuştur. Bu, bir Niyet Manifestosu oluşturmaktır: Hayatımızdan bilerek çıkardığımız o "opsiyonel teknolojilerin"yarattığı boşlukta, işte o geri kazanılan sıkıcılık, yeni fikirlerin ana rahmi olacaktır.Çünkü büyük fikirler, stratejik öngörü ve derinlikli kurucu düşünce, sadece bu sessiz, boş ve sıkıcı anlardan doğar. Büyük devletler krizleri yönetir; kurucu devletler ise geleceği inşa eder.