Türkiye, her geçen gün daha da güçlenen, sözü daha gür çıkan, kendi rotasını kendi çizen bir ülke oldukça, üzerimizdeki gözlerin de şekli değişiyor. Artık karşımızda sadece topla tüfekle gelen ordular yok. Düşman artık çok daha sinsi, çok daha akıllı ve doğrudan doğruya zihinlerimizi, kalplerimizi, irademizi hedef alan bir yöntem kullanıyor. Sahnesi sosyal medya, silahı yalan haber, mermisi ise bizi biz yapan değerlere yönelik itibar suikastleri olan yeni bir savaşın tam ortasındayız. Bu, milletimizin arasına nifak tohumları ekmeyi, devletimize olan güveni sarsmayı ve o büyük yürüyüşümüzü yavaşlatmayı amaçlayan modern bir operasyondur. Peki, bu görünmez düşmana karşı en büyük kalemiz, en sarsılmaz siperimiz nedir
Bu sinsi operasyonların en tehlikeli silahı, bizim dijital dünyada bıraktığımız izlerden inşa edilen o sanal kopyalarımızdır. Adına ister dijital ikiz deyin, ister sanal gölge. Kötü niyetli odaklar, bu kopyalar üzerinden toplumumuzun hassas noktalarını, duygusal fay hatlarını ve bizi nelerin harekete geçirdiğini kusursuz bir şekilde analiz ediyor. Farkında mıyız Zaten fitne ve fesat üzerine kurulu bir yapıdan ne gele gele Onların elinde bizim en masum beğenilerimiz, en anlık öfkelerimiz, milli birliğimizi hedef alan bir silaha dönüşebiliyor. Bir gencin tarihine olan merakını, bir annenin evladı için duyduğu endişeyi, bir esnafın gelecek kaygısını alıp, onu devlete ve millete karşı bir güvensizlik aracına çevirmeye çalışıyorlar. Bütün bu çabanın arkasında tek bir amaç yatıyor. Bizi bize düşürmek.
Ancak unuttukları bir şey var. Bu aziz millet, tarih boyunca sayısız oyunu bozmuş, sayısız tuzağı ferasetiyle aşmıştır. Bu yeni oyunun farkına varmak, onu bozmanın ilk ve en önemli adımıdır. Devletimiz, siber vatan dediğimiz o yeni mücadele alanında kendi savunma kalkanlarını her geçen gün daha da güçlendiriyor. Bu dijital saldırılara karşı her türlü teknik ve hukuki tedbiri alıyor. Lakin bu savaş, sadece kurumların tek başına kazanabileceği bir savaş değildir. Bu, topyekûn bir akıl seferberliği gerektiren milli bir meseledir.
İşte tam bu noktada, her birimize tarihi bir görev düşüyor. Bu mücadelenin en ön saflarında, elinde klavye olan her bir vatandaşımız, her bir gencimiz birer neferdir. Bizim silahımız, onların yalanları karşısında akl-ı selim, onların fitneleri karşısında kardeşliğimiz, onların algı operasyonları karşısında ise gerçek bilgiye olan sadakatimizdir. Bize sunulan her bilgiyi, her başlığı, her videoyu, "Bu kime hizmet ediyor" sorusunun o şaşmaz filtresinden geçirmek zorundayız. Bu, bir şüphecilik değil, tam aksine hakikate ve memleketimize olan derin sevgi ve sorumluluğumuzun bir gereğidir.