Dünya ekonomisi 2030'a yaklaşırken rekabet kavramı, sanayi devriminin, vasıfsız iş gücü ile kütlesel üretimin ve 20. Yüzyıl'ın klasik piyasa tanımlarının çok ötesine geçmiş durumda. Rekabet bugün, veriye dayalı güç yoğunlaşması, algoritmik sıralama ve görünmez tercih manipülasyonu, platform ekonomilerinin kapı bekçiliği (gatekeeping) ve dijital ekosistemlerde ekosistem içi kapanma (walled gardens) gibi temel mekanizmalar üzerinden tanımlanıyor. Bu yeni küresel piyasa düzeni, Türkiye gibi genç nüfusa sahip, dijitalleşme kabiliyeti yüksek, dinamik girişimciliğe sahip ekonomiler için, hem büyük fırsatlar, hem de ciddi sistemik riskler barındırmakta.
Dünya ekonomisi 2030'a yaklaşırken, rekabeti konuşmak artık sadece fiyatların seyrine ya da şirketlerin piyasa paylarına bakmak anlamına gelmiyor. Dijitalleşmenin derinleştirdiği yeni çağda rekabet; veriye erişimden algoritmik yönlendirmeye, yapay zeka destekli sıralama sistemlerinden platform kapılarının nasıl açılıp kapandığına kadar çok daha karmaşık bir yapıya ulaşmış durumda. Artık dünyanın gerçek güç sahipleri, 'algoritmik oligarklar' olarak adlandırılan dijital platform devleri.
Bu şirketler malları üretmiyor, yolları inşa etmiyor, mağazada raflara ürün dizmiyor. Onların gücü; hangi bilgiye, hangi ürüne, hangi satıcıya ve hangi habere ulaşacağımızı belirleyen algoritmalardan gelmekte. Milyarlarca insanın dijital davranışı, tek bir satır kodla şekillendirilebiliniyor. Bu nedenle modern dünyada rekabet sorunu, artık 'tekelleşme' tehdidinin çok ötesine geçerek, 'algoritmik yönlendirme yoluyla sessiz güç yoğunlaşması'na dönüşmüş durumda. Üstelik, söz konusu algoritmalar bağımsız seçimlere dayalı demokrasilerde 'hür irade'yi de tehdit ediyor.
Dijitalleşmenin olumlu yönleri muhakkak ki inkar dilemez. Daha hızlı hizmet, düşük maliyet, kolayca ulaşılabilen bilgi akışı, sınırsız erişim ve inovasyon patlaması. Ancak aynı teknolojik devrim, rekabeti zorlayan güçlü olumsuz dinamikler de oluşturuyor. Dijital aracı platformlara (e-ticaret siteleri, e-Pazar platformları veya reklam bazlı sosyal medya mecraları) dayalı ekonomilerde ağ etkileri, veri birikimi ve geçiş maliyetleri öylesine yüksek ki, yeni bir oyuncunun piyasaya girmesi neredeyse imkansız hale geliyor. Üstelik platformun kendine tanıdığı görünmez avantajlar, istediği ürünü öne çıkarma, rakip verilerini analiz ederek strateji belirleme, algoritmik sıralama gücü gibi haksızlığa yol açan imkanlar, rekabetin kurallarını kökten dönüşüme zorluyor.
Bu yeni yapı karşısında rekabeti koruyucu geleneksel (

10