Sadece hakikat çökmez

Duvarında "Ya Hafız" yazan levha vardı. Allah'ın bu binayı koruması istenmişti. Bozuk zemine, kötü malzemeyle yapılan bina ile birlikte akıldan yoksun inanç anlayışı da çöktü. Dağlarda, uçurumlarda bile çeken GSM reklamları yayınlandı. Tüm reklamlarda her yerde çektiği anlatıldı. Depremde iletişim sistemiyle birlikte sahte reklamlar da çöktü. Yaptığı sitenin kapısına "depreme dayanıklı binalar" yazdı. İnsanlar buna güvenip daireleri satın aldı. Depremde, siteyle birlikte sahtekarlığın arsız yüzü de çöktü. 20 bin çalışanı, 300 bin gönüllüsü, 81 ilde, yüzlerce ilçede örgütü olan ülkenin en köklü yardım kuruluşuydu. Afili filmleri, cafcaflı araçları, havalı organizasyon şemaları, onlarca şirketi vardı. Afette insanları bu kurum doyuracaktı. Depremde insanlar iki gün aç kaldığında, görselliğin sahte imajı da çöktü. Afet anında hepimizi kurtaracak kurumdu. Tatbikatlar yapıldı, herkesi etkileyen yazılımları, özel kıyafetli ekipleri, afeti yönetecek özel binaları, şaşırtıcı teknolojik cihazları ballandıra ballandıra anlattılar. Depremde afeti nasıl yöneteceklerini göstermek için seçtikleri pilot şehirdeki afet yönetim merkezi çöktü, insanları kurtaramadı. O gün içi doldurulmamış boş kurtarıcı algısı da onunla beraber çöktü. Güvenlik kameralarından görüntüleri yayınlandı, sayılar açıklandı, fotoğraflar yayınlandı, bol bol yetkililerin bölgedeki görüntüleri verildi. Ama afette güvelik görevlisinin ne kadar eksik olduğu anlaşıldığında, görüntülerin inandırıcılığı çöktü. Bölgeye giden arama kurtarma sayısı, ekipman listesi, araç gereç rakamları, tahliye sayısı, giden tır, gelen kamyon, taşınan yardım rakamları Bu göz dolduran rakamların "asrın afetine" yetmediği, 4 gün boyunca hiç ulaşılmamış köylerin, enkazın varlığı görüldüğünde anlaşıldı. O zaman istatistiğin dolambaçlı yalanı çöktü. "Afete koştum" diyen onlarca ünlü, sanatçı, fenomen yüzlerce selfi çektirdi, toza dönmüş enkazın başından videolar paylaştı. Sonra aynı gün kayboldular ortadan. Kar yağdığında bir kısmının akan makyajı çöktü. Şeyh Edebali'nin sözünü bayrak gibi taşımıştı siyasilerimiz. Artık, öfke bize uysallık beylerimize, güceniklik bize gönül almak onlara, suçlamak bize katlanmak beylerimize düşecekti. Deprem günü beylerimizin çatık kaşları, öfke patlamaları ortaya çıkınca, bilgelerimizin öğütleri çöktü. "Senden ümit kesmem içinde merhamet adlı bir çınar vardır" şiiri bize umuttu, hep gözlerimiz dolu dolu okurduk. Afet günü depremzedeye kızan,