Bir özür borcunuz var

Tarihin en acı, en ağır felaketini yaşadığımız günlerdeydik. Depremin hasar raporu yayınladıkça üzüntüden çöktük. 46 bin canımız gitti. 55 bin yaralımız var. 1.5 milyon insan çadırda, konteynerde, derme çatma barınaklarda, az hasarlı binalarda yaşıyor. 11 şehirde 13 milyon insan etkilendi. Hala barınma, gıda, ulaşım, iş, aş sorunlarımız tam çözülmedi. Şehirlerimiz perişan halde 700 bine yakın konut yeniden yapılmak zorunda. 3 milyon göçmenimiz oldu bir anda. Türkiye'nin dört bir yanında oteller, yurtlar, misafirhaneler, gönlü güzel insanların evleri kardeşlerini ağırlıyor. Depremzedenin kafası sisli, gönlü kırık, aklında korkular, kaygılar İşte bu derimizi konuşuyorduk Şehirlerimizi gelecek depremlere nasıl hazırlayacağız onu tartışıyorduk Sorumlu, sorumsuz yetkililerin liyakat sorununu, hesap vermesini istiyorduk. İstifalar, görevden almalar bekliyorduk Sonra siyasi bir deprem oldu. SİYASİ DEPREM GERÇEĞİNİ UNUTTURDU Muhalefet 1.5 yıl toplanıp toplanıp adayını konuşmadı, sonra işte tam bu büyük afeti ve onun yarattığı devasa sorunları tartışırken, aday ismini konuşmaya başladı. Biz yine esas gündemimizi, asıl dertlerimizi konuşmaya devam ettik. Ancak 3 Mart'ta o masadan kalkan biri öyle bir açıklama yaptı ki, tam bir siyasi deprem yaşattı. 6 parti kendi içinde, kendi aralarında tartışması gereken konuları önümüzde yıktı, siyasi bir enkaza dönüştürdü bir anda ortam. İşte bundan sonra kimse depremin yıkıcılığını, depremzedenin dertlerini, sorunları, yapılacakları konuşmaz oldu. O zaman afet bölgesinden, yurdun dört