Tek adam siyasetinin günü kurtarma manevraları

Erdoğan "siyasette yumuşama"dan dem vururken Özel'in "normalleşme" ifadesini tercih ettiği bir ortamda yaşanan gelişmeler, gel-gitler, çelişkiler ve soru işaretleriyle dolu alabildiğine karmaşık bir tablo ortaya çıkarıyor.

28 Şubat davasında hüküm giyip de çoğu yaş ve sağlık sebepleriyle bırakılmış olan generallerden geri kalanların da Erdoğan'ın kararıyla ve aynı gerekçelerle tahliye edilmesi, Özel'in bu konuda ilettiği belirtilen dosya ve talebin gereğinin yerine getirilmesi olarak yorumlanırken, bilhassa malûm davalardan hüküm giyen ve benzer durumda olan diğer mahpusların içeride tutulmaya devam edilmesi yeni bir çifte standart olarak görülüyor.

Kobani davasında Demirtaş ve Ahmet Türk başta olmak üzere yargılanan sanıklara yağdırılan ağır cezalar ve Gezi davasında yapılan heyet değişikliği sonrasında yeniden yargılama talebinin bir kez daha reddedilmesi, "Bu nasıl yumuşama ve normalleşme" dedirten diğer gelişmelerden.

AYM'den sonra Yargıtay Başkanlığına da "hukuk duyarlılığı" ile temayüz etmiş ve ilk mesajında "Yargıtay'ı da yıpratan tartışmaların bizden kaynaklı sebeplerini gidermeye çalışacağım" taahhüdünde bulunan bir ismin seçilmesine karşılık, başkanlık seçiminde netice alamayıp çekilen ismin Yargıtay Başsavcılığına atanması, Ayhan Bora Kaplan dosyası eksenindeki gelişmelerle sarsılmış gibi görünen Cumhur İttifakındaki iç pazarlıkların bir tezahürü ve aynı zamanda başkanlık seçimi sonucuna bir misilleme görüntüsü veriyor.

Yeni Başsavcının, 15-20 Temmuz davalarındaki hukuksuz mahkûmiyetlerin büyük çoğunluğunu onayan ve Can Atalay davasında AYM'ye de meydan okuyan 3. Ceza Dairesinin Başkanlığından bu göreve getirilmesi de manidar bulunuyor.

Bora Kaplan olayı Emniyetteki yapılanmayı, ucu MHP'ye dayanan ilişkiler ağını. özellikle mafya boyutunu ve hem Cumhur ortaklığındaki, hem de AKP iktidarının kendi içindeki çekişmeleri nisbeten su yüzüne çıkarırken, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla nereye kadar gidileceği kestirilemiyor.