İbret dersleri

Geride kalan 40 yıllık süreçte cemaatler, sosyalleşme, müesseseleşme ve farklı alanlarda hizmetlerini çeşitlendirme süreçlerini yaşarken, ne yazık ki bilhassa ticaret ve siyaset eksenli tuzaklara düşmekten kendilerini muhafaza edemediler.

12 Eylül'den sonra el altından yapılan pazarlıklarla önü açılanlar, darbe ürünü ANAP iktidarı üzerinden son derece kaygan bir zemine sokuldular. Kendilerine sunulan ve hizmet mülâhazasıyla kabul ettikleri imkânların cazibesi, onları belki farkında bile olmadan, çıkış noktalarından çok farklı yerlere sürükledi. Araçlar amaç haline geldi.

Maddî imkânları arttıkça, ters orantılı bir şekilde, hizmetlerin ruhunu oluşturan ihlâs manası zayıflamaya, iç ahenk ve uyumlar bozulmaya, hizmet kardeşliğinin yerini kurumsal hiyerarşinin kuralları almaya, "ne pahasına olursa olsun büyüme ve başarma" hırsı "münhasıran Allah rızası için hizmet ve tebliğ" şiarının yerine geçmeye başladı.

Cemaatler medyadan finansa, eğitimden sağlığa, iç ve dış ticaretten STK'lara... birçok alanda milyarlarca dolarlık yatırımlarla kurulan organizasyonlarla anılır hale geldiler.

Eşzamanlı olarak devlet kurumlarında "cemaat eksenli" kadrolaşmalar da işin içine girince konu daha farklı boyutlar kazandı.

Ve bu yapılar büyüdükçe kontrolü zorlaştı, hatta imkânsızlaştı. Entegre işleyen sağlıklı istişare mekanizmalarının kurulamayışı giderek büyüyen boşluk ve kopmalar meydana getirdi. Maksatlı ve ard niyetli sızmalara karşı etkili tedbirler alınamadı.

Bu "hormonlu" büyümelerin ne kadar zayıf, çürük ve dayanıksız olduğu, ard arda yaşanan ibretli örneklerde açıkça görülüyor.