Bu süreçteki hukuksuzlukları ve yol açtıkları çok ağır mağduriyetleri dikkat ve duyarlılıkla takip ederek yansıtan Sevinç Özarslan, gelinen noktada bir Yargıtay üyesinin, "Suçsuz insanları, kadınları tutukluyoruz, bomboş dosyaları onaylıyoruz diye her sabah namazında bu işin ıztırabını çekiyorum. Uyuyamıyorum. Bunu başımıza hükümet bela etti" dediğini yazdı.
Bu sözler bize 21.1.22 tarihli yazımızda aktardığımız bir anekdotu hatırlattı:
2018'de resmî ziyaret için Strasbourg'a giden Adalet Bakanlığı heyetinin bir araya gelip görüştüğü AİHM'in Başkanı şöyle demiş:
"Darbe girişimi sonrası yaklaşık 4500 hâkim ve savcıyı meslekten ihraç ettiniz. Bunlardan, dosyasına hiçbir aleyhte delil konulamayan yaklaşık 800 hâkim ve savcı tespit ettik. Bir bölümünün aylarca tutuklu kaldıktan sonra ya beraat ettiğini ya da takipsizlik kararı aldığını gördük. Bu tutuklamalar nedeniyle Türkiye'yi ciddi tazminatlar bekliyor."
Heyet morali bozuk şekilde ülkeye dönmüş ve AİHM Başkanının sözleri Adalet Bakanı Gül'e aktarılmış. O da Erdoğan'a iletmiş.
Aldığı cevap: "Adamlar doğru söylemiş, madem delil yoktu, neden tutukladınız"
Sonuçta, malûm davalardan tutuklu kalıp da beraat edenlerin açtığı tazminat davaları üzerine, Hazine ve Maliye Bakanlığı bu kararlarda imzası olan isimleri HSK'ya şikâyet etmiş. HSK'da bu yargı mensuplarına açılan yüzlerce soruşturma evrakı varmış (Barış Pehlivan, Cumhuriyet, 6.1.22).
Bu bilgi üzerine şöyle yazmıştık: