Vesayetler nasıl aşılır

Askerî vesayet, yargı vesayeti, bürokratik vesayet gibi tabirler çok konuşulup tartışılıyor. Ve bunlar daha çok milletin seçtikleri, dolayısıyla millet üzerinde kurulan bir elit hegemonyasının ifadesi olarak algılanıyor.

Ve işin temeli, "Cahil çobanla profesörün oyu hiç bir olur mu" sorusuyla dillendirilen bakış ve yaklaşım biçimine dayanıyor.

Milleti küçümseyip aşağılayan bu elitist bakış açısı haklı olarak tepkiyle karşılanırken, milletin bilgi seviyesi yeterli düzeyde olmasa da derin irfanı ve sağduyusu ile her zaman isabetli ve doğru tercih yaptığına dikkat çekiliyor.

Bu, işin bir ciheti.

Diğer cihetinde ise, Bediüzzaman'ın üç düşmanımızı sayarken ilk sıraya koyduğu cehaletin, her çeşit vesayet dayatmasına kapı açan kronik bir sorun olduğu gerçeği yer alıyor.

Said Nursî'nin şu ifadeleri, bu bağlamda son derece manidar ve dikkat çekici:

"Meşrutiyet-i meşrua dinin temel ölçü ve prensiplerine uygun bir demokrasi sizi herkes gibi imtihana davet ediyor ki, sinn-i rüşde bülûğunuzu kendi kararlarınızı kendinizin vereceği rüşd yaşına eriştiğinizi ve vasîye adem-i ihtiyacınızı sizin adınıza karar verecek bir vesayet merciine ihtiyacınızın kalmadığını görmek istiyor. İmtihana hazırlanınız. Mevcudiyetinizi ittihadla gösteriniz. ... Yoksa sıfır çekecek ve şehadetname-i hürriyeti hürriyet diplomasını elinize vermeyecektir." (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 163)

Bu demokrasi imtihanını başarıyla vermenin şartları ihtilâfları aşıp birleşmek, güç birliği yapmak, eğitim, fen ve sanat silâhıyla cehalet ve fakirliği mağlûp etmek, istibdat ve tahakküme karşı hürriyeti meşveret-i şer'iye ile tahkim etmek, bireylerdeki "ağalık" meylini ve enaniyet hissini yeni fikirler üretip özel girişimcilik ruhunu geliştirmeye dönüştürmek...