Var-yok
Arkadaşımız Faruk Çakır'ın kendine has veciz tabirlerinden biri: Var-yok. Görünüşte ve şeklen "var gibi" olan, ama gerçekte geçerliliği ve hükmü bulunmayan şeyleri böyle ifade ediyor.
Bu tabiri, ne yazık ki, günümüz Türkiye'sindeki birçok kavram ve kurum için kullanabilmek mümkün hale gelmiş durumda:
Demokrasi, millî irade, hürriyet, hukuk devleti, kanun hâkimiyeti, kuvvetler ayrılığı, bağımsız ve tarafsız yargı, seçim, Meclis, kamuoyu, sivil toplum, denetim...
Meclis örneği üzerinden gidersek:
Teorik olarak, halkın oylarıyla teşekkül eden Meclis demokratik sistemin kalbi ve millî iradenin tecellî ettiği kurumdur.
Farklı siyasî görüşler, toplumdaki benimseniş ve yaygınlıkları ölçüsünde Mecliste temsil imkânı bulurlar. Demokratik Meclis, bu farklılıkların da yansıdığı bir aynadır.
Bu aynayı şekillendiren seçim süreçleri, doğru bilgilendirme kanalları ile hür tartışma zeminlerinin açık, manipülasyon ve saptırma yollarının olabildiğince kapalı olduğu, bütün görüşlerin eşit ve âdil şartlarda yarışabildiği, haksız rekabete imkân ve geçit vermeyen bir sistemle yönetilir.
Böyle bir sistem için, demokrasinin diğer temel kurumlarının da hürriyet ekseninde kökleşmiş olmaları icab eder: Yargı, üniversite, basın, kamuoyu, sivil toplum...
Ve hepsinin başı: Hür bireyler...
Bunların tamamı birbirine bağlı. Demokratik toplum ve demokratik hukuk devleti denildiği zaman, bu tabirler, bireyden başlayıp giderek genişleyen iç içe halkalar halinde toplum hayatının ve kamu kurumlarının tamamını kapsayan genişlikte bir anlamı içeriyor.