Üç kâğıt ekonomisi

Geçmişte enflasyonun tırmandığı, dövizin yükseldiği ve ekonomik krizin derinleştiği dönemlerde ekonominin öne çıkan özelliklerinden biri, "üç kâğıt ekonomisi" tabiriyle ifade edilirdi.

Üç kâğıtla kast edilen, dolar, faiz ve borsa. Bu tabiri kullanan ve literatüre kazandıran isim de ekonomi profesörü Osman Altuğ.

"Sermayenin dolar-faiz-borsa üçgeninde döndüğü, hiçbir zaman üretim ve istihdama katkı sağlamayan bir model" olarak tanımlanan bu kısır döngü son dönemde ekonomiyi yine cenderesine almış durumda.

Altuğ da yorumlarında bunu vurguluyor.

Yatırım, üretim ve istihdamdan uzak ekonomi politikaları, tek adam rejiminin hukuksuz, sorumsuz, keyfî, denetimsiz uygulamaları ve görülmemiş boyuttaki israfıyla birlikte milyonları fakirlik ve sefalete sürükledi.

Bir tarafta işsizlik sürekli artarken, diğer tarafta çalışanların büyük çoğunluğunun asgarî ücrete mahkûm edildiği bir tablo.

Keza emeklilerin de "insanca bir hayat"a asla imkân vermeyen son derece düşük maaşlarla geçinmek zorunda bırakılmaları.

Aldığı maaşla ay sonunu getiremeyen on milyonlarca insan ve devletin verdiği sosyal yardımlarla geçinen milyonlarca aile.

Üç-beş kuruş parası olanların gözü ise ya faizdeki önce "nass" denilip bir dönem düşük tutulduktan sonra zembereği tamamen boşaltılıp rekor seviyelere çıktığı için, "haram" hassasiyeti olmayanların birinci tercihi haline geldiveya döviz, altın, gümüş, platin, bitcoin... piyasalarında ya da borsada.

Bu durumdakiler, "Döviz patlayacak" diyenlerle "Düşecek" kehanetinde bulunanların çelişen yorumları karşısında şaşkına dönmüş vaziyette. Hazine ve Maliye Bakanının "Biz tutmasaydık dolar 20 TL'ye düşerdi" beyanı ise hem kafa karışıklığını arttırdı, hem de cevap bekleyen yeni soruları akıllara getirdi.