Suriye ile "normalleşme" ve provokasyonlar

Kayseri provokasyonu, Beşşar Esad'ın, "Suriye'nin hükümranlığına saygı duyulması" şartıyla Türkiye ile normalleşmeye açık oldukları mesajı vermesinden ve Erdoğan'ın "Suriye ile yeniden ilişki kurulmaması için hiçbir sebep yok.

Bu ilişkileri geliştirmekte geçmişte nasıl birlikteysek yine aynı şekilde birlikte hareket ederiz. Geçmişte Esad ile ailecek görüşüyorduk. Yarın yine olmaz diye birşey kesinlikle mümkün değil, yine olur" sözlerinden sonra patlak verdi.

Ardından olaylar eşzamanlı olarak başka il ve ilçelerle Kuzey Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki Afrin ve Cerablus gibi bölgelere sıçradı.

2011 başlarında AKP iktidarının tahrikleriyle tırmanan ve 13 yılı aşkındır devam eden iç savaş sürecinde evvelce de farklı il ve ilçelerde zaman zaman benzer provokasyonlar olmuş, ama genelde lokal seviyede kalıp fazla yayılmamıştı.

Ama bu defa durum daha farklı ve ciddi görünüyor. Bir anda düğmeye basılmışçasına başlatılıp hızla yayılan olaylar hem ülke içinde, hem Kuzey Suriye'de kontrolden çıkma istidadı gösteriyor.

Kayseri'de gözaltına alınan saldırganların epeycesinin uyuşturucu, yağma, adam yaralama, tecavüz ve taciz suçlarından sabıkalı kişiler olduklarına dair bilgiler "Kim bunları tahrik ve organize edip sahneye sürüyor" sualini de gündeme getiriyor.

Görünen o ki, normalleşme, barış ve çözüm istemeyen karanlık mahfiller hem bu yöndeki gelişmeleri sabote etmek, hem iki komşu ülkeyi karıştırıp istikrarsızlığa sürüklemek, hem bizdeki sığınmacılarla yerli halkı karşı karşıya getirmek, hem de Kuzey Suriye'deki askerlerimizi yeni saldırılara maruz bırakmak gibi hedeflerle, "bir taşla birden fazla kuş vurma" hesabı yapıyorlar.