Şimdi de faizle ülkeyi çökertiyorlar
Bir evvelki seçim vaadlerinden biri "Verin bu kardeşinize yetkiyi; faizle, şunla bunla nasıl mücadele edilirmiş, görün" olan ve sonrasında bir ara "nass" söylemiyle haramlığına vurgu yaptığı faizi düşürme politikası izleyen "ekonomist" Erdoğan'ın geldiği son noktada, faizlerin alabildiğine tırmanıp tavan yaptığı bir tablo ile karşı karşıyayız.
Kur artışını durdurma gerekçesiyle izlenen bu politikanın sonucu, Haziran-2018'de 4.75 TL olan doları 32 TL'ye çıkarmak oldu. Merkez Bankasının nice milyar dolarları satmasıyla ve bütçeye yeni bir kambur olarak yüklenen KKM formülüyle kur hayli zamandır bu seviyede tutuluyor, ama faizler de almış başını gidiyor.
Böylece Türkiye'ye aynı anda hem dövizin, hem faizin fırladığı "özgün" (!) ve benzersiz bir model olma vasfı kazandırılıyor...
Yüksek faiz politikası ise her alanda ürettiği olumsuz sonuçlarla milletin canına okuyor.
Parası olanlar, ellerindeki birikimi ekonominin temel dinamikleri olan üretim, yatırım ve ticarete değil, faiz geliri için bankalara yatırıyorlar.
Mesela eskiden gayrimenkul bir yatırım alanı iken yeni durumda bu özelliğini kaybetmiş görünüyor. Nitekim sonucu da emlak piyasasının aylardır "yaprak kıpırdamaz" hale gelmesi. Yüksek enflasyonun inşaat maliyetlerinde anormal artışlara yol açması, birçok inşaatın tamamlanamayıp yarım kalması ve çok sayıda inşaat firmasının, iflasın eşiğine gelmesi, hatta bazılarının iflas etmesi cabası.
Kayırılıp kollanan imtiyazlı holdingler hariç.
Bu tablonun kaçınılmaz sonucu, konut krizi.
İnşaatla bağlantılı demir, çimento, kapı, pencere, boya, sıhhî tesisat, elektrik malzemesi, kablo, mobilya, beyaz eşya vs gibi diğer sektörlerin içine sürüklendikleri ve bu vaziyette daha da büyümesi mukadder darboğazlar da.