Nur kimseyi incitmez

Elbette ki hakkın hatırını her zaman, her hal ve şartta âlî tutmamız ve hiçbir hatıra feda etmememiz gerekiyor.

Ama bu prensibi, bilhassa "daire içindeki" cüz'î ve fer'î fikir ayrılıkları ile hissî imtizaçsızlıklara karşı kaba, haşin ve dışlayıcı tavırlarla mukabele etmenin gerekçesi olarak asla kullanmamalıyız.

Muhatabiyetlerimizde, "Elimizde nur var, topuz yok. Nur kimseyi incitmez, ışığıyla okşar" ölçüsü her zaman hatırımızda olmalı ve bu ölçüye hassasiyetle riayet etmeliyiz.

Risale-i Nur mesleğinin dört temel esasından birinin şefkat olması da, uhuvvet, muhabbet ve tesanüd manalarını tamamlayan ve tahkim eden çok önemli bir hakikati önümüze koyuyor.

Ve bütün bunlar, ilâhî bir tavzifle, ahir zamanın dehşetli şartlarında ümmet-i Muhammediyeyi (asm) sahil-i selâmete çıkarma hizmetinde istihdam edilen bir şahs-ı manevînin uzuvları mesabesindeki bahtiyar hizmet erbabının, birbirleriyle olan ilişkilerinde çok daha fazla özenli, dikkatli, müşfik, kucaklayıcı ve kusurları örtücü davranmaları gereğine işaret ediyor.

Zübeyir Gündüzalp'in, "Böyle bir zamanda, böyle kudsî bir iman hizmetinde çalışanlara karsı durumumuz şudur: Bir zerre hizmet bir dağ, bir dirhem hizmet bir batmandır. Bu nur hizmetindeaz dahi olsa bulunanlar, çok hürmet, muhabbet ve şefkate lâyıktır" şeklindeki ifadeleri aynı manalara dikkatimizi çekiyor.