"Meyl-i riyaset kıyamete kadar haşrolmasın"

Bediüzzaman'ın meşrutiyet döneminde kullandığı "Riyaset-i şahsiyenin kat'iyen aleyhindeyim" ifadesini, Türkiye'nin tek adam rejimine geçişe zorlandığı süreçte, 16 Nisan 2017 referandumu öncesinde ısrarla dikkatlere sunduk.

Eski Said döneminden itibaren eserlerinde "Zaman şahıs değil, şahs-ı manevî ve cemaat zamanıdır" diyerek meşveret ve kamuoyunu vurgulayan Said Nursî, bu tarihî sözüyle kişiye dayalı bir yönetim sistemine karşı olduğunu bir defa daha deklare ederek kayda geçirmişti.

Münazarat'taki ifadeleri ise bu fikrinin nasıl bir kararlılıkla takipçisi olduğunu gösteriyor.

Üstada sorulan sual şöyle: "Mütegallip zorba başlar kendi kendilerine düştüler. Zulmün kapısı, onların yüzlerine karşı kapatıldı. Düşenlere ayak vurulmaz. Sekeratta olanları bırak kendi haline, sekeratını tamam etsin."

Üstadın cevabı: "İsterim ki, meşrutiyet ve hürriyet-i şer'iyenin sünnetini onlara ezber ettireyim. Eğer ölmedilerse temessül etsinler." (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 204)

Böylece bunların ortaya çıkıp görünmeleri, şeffaf bir ortamda onlarla hesaplaşılması ve takip altında tutulmaları gereğini vurgulayan Üstad, endişesini şöyle dile getiriyor:

"Korkuyorum; ehliyetsizlikle beraber, teşeyyuh şeyhlik veya necabeti asaleti dava edenler, aşâir aşiretler içinde o rüesalara reislere kardeşlik dava ederek miraslarını alsınlar, iki başlı bir belâ kesilsinler."

Bu endişesinin bir sebebi halkın durumu:

"Zira sizdeki cehalet-i avra tek gözlü cehalet ve itaat-ı amya körü körüne itaat, ağaiyet ve tahakküme tenâsuh hükmünü verir."