"Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse..."

Hukuk Fakültesini yeni bitiren genç bir hâkim-savcı adayının suali:

"'Kimler Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezlerse, onlar kâfirlerin, zalimlerin, fâsıkların ta kendileridir' mealindeki ayetler beni çok düşündürüyor. Çünkü mesleği icra etmeye başladığımızda, Allah'ın indirdiği değil, beşerin yaptığı kanunlarla hükmedeceğiz."

Bu genç hukukçu gibi birçok insanın zihnini meşgul eden bu önemli konuya Üstad Bediüzzaman'ın yaptığı izah ve yorumlar ışığında açıklık getirmeye çalışalım.

İlk çıkış noktamız şu: Maide Suresi 44, 45 ve 47. ayetlerde tekrarlanan ibaredekimealen"Kim hükmetmezse" ifadesinin "tasdik etmezse" olarak anlaşılması gerektiğini söylüyor Said Nursî (Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 288).

Böyle anlamayıp bu ayetlere dayanarak Osmanlıdaki"ehl-i kanun"u kâfirlikle suçlayan ve kanun-u esasînin, yani anayasanın ilânını bu ithamına delil gösteren ifrat ehli için de "bîçare" tabirini kullanıyor.

Oysa öz olarak "adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet" olarak tanımladığı "cumhuriyet ve demokrat manasındaki meşrutiyet"in içini dolduracak hakikatleri "sarahaten, zımnen ve iznen" dört mezhepten çıkarmanın mümkün olduğunu söyleyen Üstad (Age, s. 124), "Meb'usana hitap" makalesinde de şöyle diyor:

"Şeriat-ı Garradan ahkâm-ı âdile adaletli hükümleri ve hakaik-ı ulviyeyi yüksek hakikatleri düstur esas olmak üzere tanzim için hamele-i şeriatın efkâr-ı umumiyesine şeriatı taşıyıp ayakta tutan âlimlerin ortak kamuoyuna müracaat ediniz; tâ ki, meşrutiyetteki hakaikı hakikatleri ve kanun-u esasîdeki ahkâmı anayasadaki hükümleri daha mükemmel, daha vâzıh, Şeriat-ı Garradan istihraç ve tanzim etsinler çıkarıp düzenlesinler. Nasıl ki az himmetle Mecelle-i Ahkâm'ı tanzim ettiler..." (Age, Makalât, s. 30)