"İttihad cehil ile olmaz"
Üstad Bediüzzaman'ın "bu zamanın farz vazifesi" dediği İslâm ittihadının tahakkuku ne gibi şartlara bağlı
Bediüzzaman, eserlerinin muhtelif yerlerinde bu sualin cevaplarını da veriyor. Bazılarını kısaca arz etmeye çalışalım:
Her şeyden önce, ittihad bir fikir birliğini gerektiriyor. "İttihad cehil ile olmaz. İttihad imtizac-ı efkârdır (fikirlerin birbiriyle kaynaşmasıdır). İmtizac-ı efkâr, marifetin şua-i elektriğiyle (bilginin elektrik ışığı) ile olur" diyen ve fikirlerin de ancak bilginin ışığında kaynaşabileceğini vurgulayan Said Nursî bunu ifade ediyor.
O halde, bu ittihadın ilim ve fikir temellerini sağlam atmak, mü'minlerin önündeki öncelikli görevlerden biri. Bu da eğitim meselesini gündeme getiriyor.
Bediüzzaman, hayatının en büyük ideallerinden biri olan Medresetüzzehra projesinin getireceği olumlu neticeleri sıralarken bu noktaya da işaret ediyor.
Ona göre, dinle bilimi kaynaştıran bu projenin hayata geçirilmesi, ayrı kulvarlar hâlinde yürüyen medrese, mektep ve tekkeyi barıştırır; fikirleri birbirine yakınlaştırır ve ilk aşamada, maksatta birliği temin eder.
Oysa Osmanlı'nın son dönemindeki tablo, bunun çok uzağındadır. Fikirler arasındaki zıtlık uçuruma dönüşerek birliği ortadan kaldırmış, her türlü gelişmeyi durduracak noktaya varmıştır. Ve farklı eğitim kanallarında yetişen her bir fert, kendi yoluna taassupla bağlanırken, başkalarının yürüdüğü yola sathî nazarlarla bakmış; bu durum tefrit veya ifrat neticelerini, tarafların birbirlerini sapıklık ya da cehalet ve yobazlıkla suçlamaları şeklinde göstermiştir.