İstiğna düsturu ve cemaatler
Resmî ideoloji muhafızlarının "yasadışı yeraltı örgütü" olarak gördükleri ve güç ellerindeyken zor kullanarak üzerine gittikleri cemaat ve tarikatları tasfiye etmek için bilhassa 12 Eylül'den sonraki süreçte başvurdukları en etkili yöntemlerin ticarîleştirme ve siyasîleştirme olduğunu şimdiye kadar çok yazdık ve bu konuyu Cemaatler: Toplum-Siyaset-Devlet kitabımızda da işledik.
Önde gelen bazı cemaatleri ticarîleştirme tuzağına düşürme planı ANAP'la uygulamaya konuldu ve maalesef "başarılı" oldu.
O zaman başlanıp AKP ile devam ettirilen projelerle, olay daha ileri boyutlara taşındı.
Ticarîleştirme tuzağına siyasîleştirme ayağı da eklenerek, hedefteki cemaatlerin gündemi aslî hizmetlerinden uzaklaştırıldı. Bazılarının önü açılarak, adeta iktidarın ortağı imişler gibi hissettirildi ve o görüntü verildi.
Böylece farkında bile olmadan adeta geri dönülmez bir çıkmaza sürüklendiler. Sonra da birden düğmeye basılıp perişan edildiler.
Bilhassa son yıllarda yaşananlar bunun son derece çarpıcı ve ibretli örnekleriyle dolu.
Aslında bu tuzak sadece hedefteki cemaatle sınırlı değil, hepsi için geçerli. Ama ne yazık ki çoğu hâlâ bunun farkında değil. Dahası, siyasî tarafgirliğin hipnotize ettiği bir ruh hali ile, hukuksuzluklara alkış tutuyorlar.
Dinimizin de, insan olmanın da gereği olan adalet ve hakkaniyet ölçüleriyle bağdaştırılması imkânsız bu akıl ve vicdan tutulmasının bir sebebi de, iktidar eliyle kendilerine sağlanan imkân ve kaynaklar olmalı.