Hukuksuzluk terörü daha da azdırır
Meclisin terör gündemli toplantısında konuşan SP Grup Başkanvekili Bülent Kaya'nın "Terörle ve teröristle mücadele militarist bir dil kullanmakla değil, adalet ve hukuk devletinden ayrılmadan millî birlik ve beraberliği sağlamakla, kapsayıcı bir dil kullanmakla olur" ifadesi, bu konudaki iktidar politikalarının en "sakat" yönünü özlü şekilde dile getirmesi itibarıyla bilhassa önemliydi.
Adaletten ve hukuk devletinden iyice uzaklaşan iktidar, bu tavrıyla paralel şekilde ayrıştırma, kutuplaştırma, dışlama ve ötekileştirmede de sınır tanımıyor. Muhalefeti "terör yandaşlığı" ile suçlamayı alışkanlık haline getirmesi bunun çok açık bir tezahürü.
Oysa hukuksuzluğun üretip azdırdığı terör ancak hukuk içerisinde ve birlik-beraberlik-dayanışma ile verilecek ortak ve kararlı bir topyekûn mücadele ile mağlûp edilebilir.
Bu noktada merhum Demirel'in 1979 sonunda yeniden başbakan olduğunda, o dönem iyice tırmanan anarşi ve terör olaylarını durdurmak için güvenlik güçlerine ve sıkıyönetim komutanlarına verdiği mesaj çok önemli:
"Durdurun bunu. Devletin, bunu sizden başka durduracak gücü yok. Ne isterseniz verelim. Yetki isteyin, yetki verelim; para isteyin, para verelim; asker isteyin, asker verelim; malzeme isteyin, malzeme verelim. Yalnız, gayri insanî şekilde kullanılabilecek yetkileri bizden istemeyin. Ne gibi Dersim Kanunu gibi, Sürgün Kanunu gibi, İstiklâl Mahkemeleri gibi, Takrir-i Sükûn Kanunu gibi. Hukuku tatil eden bir yetki istemeyin. Bu, zulme kaçar. Anarşi ve terörü önlüyorum diye devletin bizatihi kendisi terör vasıtası haline gelirse, öyle sağlanmış bir sulhun ne değeri vardır İnsan haklarını tahrip etmeden sulhu sükûnu sağlayın."